“Unutma ki bu aşağılık dünyadasın.
Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip,
iyiliği çılgınlık sayan dünyada.” [1]
Boris Vian, “Bağışlamanın en iyi yolu, unutmaktır,” demiş olabilir; ama biz Susan Sontag’ın,
“Anlamak hatırlamaktan daha önemlidir ama anlamak için önce hatırlamak gerekir,” saptamasına değer
verip, asla unutmayanlardanız.
Unutmak mı? Hayır!
Neden unuttu(ruldu)k? Nasıl unutturdular? Neden hatırla(t)mak istemiyorlar?
Tüm bu ve benzeri soru(n)ların yanıtlarına, hatırlayarak başlayabiliriz!
Ancak bunu yaparsak yüzleşip, durumu(muzu) anlayabiliriz…
* * * * *
İş bu nedenle ezilenlerin tarihini bilmek “olmazsa olmaz” oluyor…
Örneğin Türk(iye) milliyetçiliğinin ekonomi politiğinin analizi; “Türk(iye) Nüfus Mühendisliği”ni;
Anadolu coğrafyasından Türk-Sünnî İslâm’dan gayrısının tasfiyesini/ asimilasyonunu; yani Koçgiri, Pontos,
Trakya, Sasun ve Dersim’in hikâyesini; veya on binlerin katlini/ sürülmesini; milleten Türk ve dinen Sünnî
İslâm olmayanın can ve mal güvenliğinin imhasını hatırla(t)mak gerek…
Kısa bir döküm bile çok şeyi özetliyor!
Koçgiri’de hükümete özerklik başvurusuna ve müzakeresine rağmen, 1921 Nisan-Mayıs’ta Merkez
Ordusunun harekâtıyla, 1000 kişi öldürüldü, 100 kişi yaralandı, 1623 Kürt hanesiyle 107 köy yakıldı-yıkıldı.
Koçgirili Kürt Alevî-Kızılbaşlar öldürüldü ve malı-mülkü yağmalandı.
Pontos Rumları, Koçgiri imhası sonrasındaki hedefti. 1921 Haziran’dan Merkez Ordusu ve milis
çetelerinin harekâtıyla, Karadeniz’de on binlerce Rum öldürüldü ve kovalandı/ kaçırtıldı ve bir kısmı canını
kurtarmak için Sünnî İslâmlaştı. Böylece 1461’den beri devam eden İslâmlaştırma süreci, 1922’de
Türkleştirmeyle tamamlanıyordu.
Trakya’da 1934 Haziran-Temmuz’da Yahudiler, merkezi kararla organize saldırı-yağmanın
sonucunda Trakya’yı terk etti. Böylece 1910’larda temellendirilen Trakya’nın Türkleştirilmesi süreci,