Bugun...


Temel Demirer

facebook-paylas
ADALETSİZLİK KARŞISINDA DEVRİMCİ SANATIN KONUMU VE İŞLEVİ-3
Tarih: 05-10-2017 10:23:00 Güncelleme: 06-10-2017 00:12:00


III) GELECEK

 

“İyi de bu tabloda devrimci sanat ne yapabilir?” sorusunun yanıtına gelince…

 

OHAL REJİMİNİN BİRİNCİ YIL BİLANÇOSU[97]

KAMU

111 bin 240 kamu görevlisi ihraç edildi. 32 bin 80 kamu görevlisi açığa alındı. Çıkarılan KHK’larla 3 ay ile sınırlarar görevden uzaklaştırma süresi “sonsuzlaştırıldı.” Daha önce çıkarılan KHK’larla ihraç edilen ya da açığa alınan 35 bin 639 memur, görevlerine iade edildi.

ADLİYELER

169 bin 13 kişi hakkında adli işlem başlatıldı. Bunlardan 50 bin 510’u tutuklu olarak yargılanırken, 43 bin 439 adli kontrol kararı şartı ile olmak üzere toplam 91 bin 843 kişi serbest olarak yargılanıyor. 8 bin 87 kişi firari durumda.

Tutukluların 169’u general. 8 bin 815 emniyet mensubu tutuklu. 24 vali tutuklu.

Yargı mensuplarından, adli ve idari yargıda görevli 2 bin 280 hâkim ve cumhuriyet savcısı ile Yargıtay’da görevli 105 üye, Danıştay’da görevli 41 üye, Anayasa Mahkemesi’nde görevli 2 üye, HSYK’da görevli 3 üye olmak üzere toplam 2 bin 431 kişi tutuklandı.

Bugüne kadar 2 bin 679 adli dosya açıldı. Bu dosyalardan 2 bin 59’u hâlâ iddianame bekliyor. Kovuşturma sürecinde 14 dosya karara bağlandı. Söz konusu dosyalardan 16 kişi hüküm giyerken, 24 kişi beraat etti.

SİYASET

11 HDP’li, 1’i CHP’li milletvekili tutuklandı.

74 belediye eş başkanı tutuklu. Tutuklu belediye başkanlarından 36’sı kadın. 89 belediyeye KHK’da yapılan yasa değişikliği ile kayyım atandı. 28 HDP’li il başkanı, 89 ilçe eş başkanı cezaevine konuldu. 780 il ve ilçe yöneticisi cezaevinde.

EKONOMİ

Türkiye’nin 43 ilinde faaliyet gösteren 966 şirkete el konuldu ve TMSF’ye devredildi. 4 bin 887 kuruluşu mal varlıklarına da el konuldu.

BASIN

110 medya kuruluşu çıkarılan KHK’larla veya KHK’nın bakanlıklara verdiği geniş   yetki ile kapatıldı. Kapatılan medya kuruluşlarının 20’si daha sonra tekrar açıldı.

715 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi.

EĞİTİM

KHK’lerle ile bugüne kadar 33 bin 74 öğrtemen ihraç edildi. l İhraç edilen öğretmenlerin 4 bin 756’sı tutuklandı, 5 bin 117 öğretmen ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle ihraç edilen 627 öğretmen firar etti.

4 bin 513 öğretmen açığa alındı. Uzaklaştırma tedbiri süreni öğretmenlerin 339’u tutuklandı.

Bin 64’ü özel okul olmak üzere 1424 özel öğretim kurumu kapatıldı. 848 özel öğrenci yurdunun kapısına kilit vuruldu. l Özel öğretim kurumlarında çalışan 20 bin 292 öğretmenin çalışma izinleri de valiliklerce iptal edildi. l 5 bin 295 akademisyen ve 1194 idari personel ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerin 380’i “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atanlardan oluşmaktadır.

Ankara Üniversitesi DTCF’de 17 akademisyen ihraç edildi, bu ihraçlar sonrasında toplam 66 ders hocasız, 38 lisans ve 89 lisansüstü tez danışmansız kaldı. Ayrıca Fakültenin Tiyatro bölümünde ise 3’ü profesör toplam 5 akademisyen ihraç edildi, bölümde geriye sadece 4 akademisyen kalmıştır. Bu nedenle Tiyatro bölümü ders veremez noktaya getirildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 32 akademisyen ihraç edildi, bu ihraç nedeniyle en az 49 lisans dersi ve 47 lisansüstü dersi hocasız kaldı. Ayrıca en az 189 tez de danışmansız kaldı.

15 vakıf üniversitesi kapatıldı. Bu kurumlarda çalışan 2 bin 808’i öğretim elemanı olmak üzere yaklaşık 6 bin kişi ise bir gecede işsiz kaldı. l Üniversitelerde görev yapan dekanların tamamı, bin 577 dekanın istifası istendi. Dekanların tamamı istifa etti.

 

Devrimci sanat, ezilenleri egemenlerin “adalet” diye sunmaya kalkıştığı adaletsizliği var eden koşullara karşı mücadeleye çağırır, sevk ederken; adalete ihtiyaç duyulmayan bir eşitlik/ özgürlük ütopyası için ayaklandırır…

Evet, evet sürdürülemez kapitalist geleceksizleştirme karşısında devrimci sanat, “ormanlar daha gür olacak, daha gür./ tarlalar daha çok şey verecek, daha çok şey./ şehirler daha canlı olacak, daha canlı./ insan ömrü daha uzun olacak, daha uzun,” diye haykırır Bertolt Brecht’in dizelerindeki üzere…

Adaletsizliğe ve nedenlerine karşı itirazı örgütler; “Hayır” der![98]

“Gelecek, gelecek, o günler de gelecektir” umudunu diri tutar ve yeşertir!

Ellie Parker’in, “Geleceğin bir vaat olduğu zamanları hatırlıyor musun? Şimdi ise bir tehdit gibi,” saptamasındaki karamsarlığa prim vermeden; eşitlikçi-özgürlük hayalini kurar, o hayal için bir şeyler yapar; insan(lık)ın geleceğinin hayal ettiği kadar olduğunu unutup/ unutturmadan![99]

Unutmayın gelecek, sınıf mücadelelerinde emekten yana saf tutmuş başkaldıran insan(lık) tarafından şekillendirilirken; bugün hayal gücümüz, sanatımız ne kadar aşkı ve hayatı kucaklarsa, yarın o kadar ileride olup, geleceği kazanıp, biçimlendirebileceğiz; Cemal Süreya’nın, “ne varsa yarım kalmış, geleceğindir/ bir kez girilmiş sokaklar/ açılmamış kapılar,” dizelerindeki üzere…

O hâlde bu tabloda devrimci sanatın adalet(sizlik) için olması gereken konumu, Wolfgang  Borchert’in “Yapılacak bir tek şey var: HAYIR de!” dizelerini anımsamak/ anımsatmaktır…

 

19 Temmuz 2017 19:52:49, İstanbul.

 

N O T L A R

 [1] 29 Temmuz 2017 tarihinde ‘VI. Mordoğan-Karaburun Sokakta Tiyatro Festivali’nde yapılan “Adalet ve Sanat” başlıklı konuşma… Kaldıraç Dergisi, No: 193, Ağustos 2017…

[2] Theodor W. Adorno.

[3] 5 Şubat 2017 tarihinde kaleme aldığım bir mektubumu burada aktarmam gerek:

“Sevgili İlham Bakır,

Eleştiri, uyarı ve itirazınız yerden göğe kadar haklı ve yerinde.

İşaret ettiğiniz yazınıza (İlham Bakır, “Sanat Komünal Değil Şahsidir”, Gündem, 24 Haziran 2015, s.15.) ilişkin yaptığım alıntı/ göndermeyi yanlış algılamış, yorumlamış ve anlamamışım.

Hatam ağır. Bu konuda yapabileceğim ilk şey sizden özür dilemek olacak…

İkincisi de bu haklı tepkinizi, sanata ilişkin olarak kaleme alacağım bir yazıda, aşağıdaki satırlarınızı olduğu gibi kamuoyuna duyurmak olacaktır:

‘Merhaba Temel Hocam, KÜLTÜREL YOZLAŞMA KARŞISINDA DEVRİMCİ SANAT/ TEMEL DEMİRER 11 Nisan 2016 yazınızı tesadüfen bugün okudum. Yazınızdaki devrimci sanat ile ilgili düşüncelerin çok büyük bir bölümüne katılıyorum. Bu yazınızda Benim Özgür Gündem Gazetesi’ndeki bir yazımdan da alıntı yaparak şöyle demişsiniz.

 ‘O hâlde İlham Bakır’ın, ‘Sanatçı asla hiçbir ideolojik angajmana girmez, bir siyasi saikle üretmez. Sanat ideolojiler üstüdür. Örgütlü sanat diye bir şey yoktur’;... türünde zırvalarına itibar etmeden; ‘olağan’ denilen çılgınlık hâli olan sürdürülemez kapitalist çürüme, kokuşmuşluk ve yabancılaşmanın, kültürel dejenerasyonun karşısına devrimci sanatın dikilmesi ‘olmazsa olmaz’lığın kendisidir’.

Bu cümlenize olduğu gibi katılıyorum. Sevdiğim, fikirlerinden yararlandığım ve yıllardır takip ettiğim bir yazar ve devrimcisiniz. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki alıntı yaptığınız yazımın tümünü okumadan devrimci sanatla ilgili yazdığınız yazıda beni itham etmişsiniz. Oysaki yazının tümünü okusaydınız, yazımdan alıntıladığınız ve beni itham ettiğiniz cümlelerin bana değil burjuva sanat çevrelerine ait görüşler olduğunu ve benim görüşleri mahkûm ettiğimi görürdünüz.

Sizin gibi deneyimli ve birikimli bir yazar ve devrimcinin böyle yaklaşmış olması beni ziyadesiyle üzdü. (4 Şubat 2017.) Saygıyla’...”

[4] Başak Şahindoğan, “Sanatın Sansüre Direniş Serüveni”, Evrensel Pazar, 6 Kasım 2016, s.5.

[5] Zeynep Oral, “Sanatçıların ‘HAYIR’ı...”, Cumhuriyet, 13 Nisan 2017, s.15.

[6] Murat Yaykın, “Savaştan Sanat Çıkaranlar!”, Birgün, 20 Ekim 2016, s.15.

[7] Zeynep Oral, “Sanat, Edebiyat Neye Yarar?”, Cumhuriyet, 16 Şubat 2017, s.15.

[8] Akif Beki, “Sanatçı İftarındaki Terslikler”, Hürriyet, 14 Haziran 2017, s.21.

[9] Ceren Çıplak, “Milli ve Yerli Sanat”, Cumhuriyet, 7 Mart 2017, s.15.

[10] Theodor W. Adorno, Minima Moralia-Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar, Çev: Orhan Koçak Ahmet Doğukan, Metis Yay., 1998.

[11] Platon (Eflatun), Devlet, Çev: Sabahattin Eyüboğlu-M. Ali Cimcoz Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 33. baskı, 2017.

[12] Adaletin tesis ediliş biçimi, belli bir zihniyetin dışa vurumudur. Örneğin, Afrika toplumlarında daha yaygın olan “iyileştirici adalet” (restorative justice), adaletsizliği ortadan kaldırma adına her şeyi imkânlar elverdiğince eski hâline getirmeyi esas alır. Mesela, bir etnik grubun diğerine yaptığı adaletsizliğin giderilmesi için öncelikle haksızlıkta bulunanın karşısındakini dinlemesi, onun hislerini anlamaya çalışması ve ondan özür dilemesi beklenir. Zira ancak bu şekilde bu iki grup arasındaki ilişki tekrar eski hâline dönebilir.

Batıda nispeten daha yaygın olan “cezalandırıcı adalet” (retributive justice) ise, yaşanan bir adaletsizliği ortadan kaldırmanın yolunu suçlu olanı cezalandırmakta ve ona işlediği suçun bedelini ödetmekte görür. Bu noktada da, hapse atmaktan tazminat ödetmeye kadar uzanan bir dizi teknik yaptırım öne çıkar.

[13] Cemil Meriç, Bütün Eserleri 2: Bu Ülke, Mutlak’a Kaçış, İletişim Yay., 2004.

[14] “Adaletin çok fazla övüldüğü devletler vardır. Böyle devletlerde, tahmin edilebileceği gibi, adaleti yerine getirmek zordur. Bir kez, pek çok kişi adaleti yerine getirebilecek, adil olabilecek durumda değildir; bunlar ya aşırı yoksudurlar ya adil olamayacak denli zarar görmüşlerdir ya da adaletten kendi yararlarına hizmet etmeyi anlarlar. Kişinin kendisi için istediği adalete ise çok az değer verilir. Ezilen bu kişilerin adalet yanlısı olarak övüldükleri çok enderdir, özgeci olabilmekten uzaktır bu insanlar. Özgeci olmaları da olanaksızdır, çünkü kendileri yokluk içinde ve sürekli ezilmektedirler. Başkalarının adaletine ise kuşkulu gözlerle bakılır; çünkü bu kişiler belki o an için durumlarından memnundurlar ve gelecek haftalarının ya da yıllarının güvencesini sağlamanın hazırlığı içindedirler. Kimileri de kendilerine sürekli doygunluğu garanti eden durumlardan ürkerler, haksızlıklarla karşılaşanların başkaldırısından korkarlar. Sömürmek istediklerinin hakkını savunanlara da rastlanır.

İyi yönetilen ülkelerde adaletin özellikle vurgulanmasına gerek yoktur. O ülkelerde, acı çeken acıdan ne denli nefret ederse, haktanır kişiler de adaletsizlikten o denli tiksinirler. O ülkelerde adaletten anlaşılan, yaratıcı, verimli, çeşitli kişilerin çıkarlarını eşit biçimde gözeten bir tutumdur.” (Bertolt Brecht, Me-Ti, Çev: Ahmet Cemal, Kaldıraç Yay., 2011.)

[15] M. Rosenthal- P. Yudin, Materyalist Felsefe Sözlüğü, Çev: Aziz Çalışlar, Sosyal Yay., 1972.

[16] Adalet teorileri veya sosyal-siyasal teorilerin adaletle ilgili görüşleri genellikle iki ana gruba ayrılır. İlki, usuli; ikincisi de, sosyal adalettir. Usuli adalet esas olarak liberal, liberal-muhafazakâr yazarlar; sosyal adalet ise sosyal demokrat, sosyalist ve komünist yazarlar tarafından savunulur.

Bu ayrım üç temel noktaya yaslanır: i) Adaletin bir kişinin fiilleriyle mi, yoksa toplumsal gruplar arasındaki karşılıklı konumlar ve ilişkilerle mi alâkalı olduğu; ii) Adaletin geriye dönük mü yoksa ileriye yönelik mi olduğu; iii) adaletin yapılar ve yapılanmayla mı yoksa kurallar ve süreçlerle mi ilgili olduğudur.

Usuli adalet teorilerine göre adalet bireylerin faaliyetleriyle ilgilidir; gruplar arası ilişki ve dengelere atfedilebilecek bir değer değildir. Bir bireyin bir başka bireye muamelesinin âdil olup olmadığı; o davranışın muhtevasına veya sonuçlarına bakarak değil; davranışın adalet kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığına bakarak belirlenebilir. Adalet geçmişteki bir adaletsizliği gidermeye yöneliktir; gelecekte yeni bir durum tesis etmeyi hedefleyemez. Bu adalet anlayışı David Hume ve Adam Smith’den Friedrich August von ve Robert Nozick’e uzanan bir düşünce geleneğine sahiptir.

Sosyal adalet teorileri adaleti bireylerle değil toplumsal tabakalar, gruplar veya sınıflar arasındaki ilişki ve mevkilerle bağlantılı bir değer olarak görür. Geçmişe değil, geleceğe yöneliktir; kişiler arasında geçmişte ortaya çıkmış adil olmayan bir ilişkinin tasfiyesinin yerine gruplar arasında bugün veya gelecekte âdil olduğuna inanılan bir ilişkinin tesis edilmesini hedefler.

Sosyal adalet teorilerine göre adalet beşeri faaliyetlere rehberlik eden soyut kurallarla değil, sosyal grupların ulaşabildiği/ sahip olduğu mali ve maddi imkânlarla bağlantılıdır. Sosyal adalet teorisi de Karl Marx ve John Rawls’ın da içinde bulunduğu güçlü bir entelektüel geleneğe sahiptir.

[17] Karl Marx, Fransa'da İç Savaş, Çev: Kenan Somer, 3. Baskı., Sol Yay., 2005.

[18] Friedrich Engels, Anti Duhring, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1977, s.517

[19] “Tolstoy’a göre çoğunluk iktidarının bir şekilde ‘adaletin’, ‘özgürlüğün’ vücut bulmuş hâli olduğu fikri tam bir saçmalıktır. Demokratik olsun olmasın, ‘yasalar, onlara uymayanları dövmeyi, özgürlükten mahkûm bırakmayı ve hatta katletmeyi içeren organize şiddet vasıtasıyla hükmeden insanlar tarafından yapılmış kurallardır.’ Yasalar, iktidar sahipleri tarafından kendi çıkarları doğrultusunda yazılır ve uygulanmak için şiddete gereksindiklerinden, fiiliyatta köleliğe işaret ederler.” (Metin Yeğin, “Hukuk ve Devlet”, Gündem, 17 Mart 2016, s.13.)

[20] Lev Tolstoy, aktaran: Alişan Şahin, Anarşizm ve Din, Öteki Yay., 2016.

[21] Chuck Palahniuk, Tıkanma, Çev: Funda Uncu, Ayrıntı Yay., 12. baskı, 2014, s.160.

[22] Platon (Eflatun), Devlet, Çev: Sabahattin Eyüboğlu-M. Ali Cimcoz Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 33. baskı, 2017.

[23] “KCK Ana Davası’nda Karar Açıklandı”, Cumhuriyet, 29 Mart 2017, s.11.

[24] Canan Coşkun, “Karartmanın Gerekçesi”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2017, s.13.

[25] “Suruç Katliamı İddianamesi 18 Ay Sonra Çıktı: 3 Kişi İçin 104’er Kez Ağırlaştırılmış Müebbet Talebi”, Cumhuriyet, 28 Ocak 2017, s.12.

[26] “Fazıl Say Konserine Satırlı Tekbirli Saldırı... Saldırgan Serbest Bırakıldı”, Cumhuriyet, 15 Aralık 2016, s.15.

[27] “Okmeydanı’nda Laiklik Çağrısı Yapan Gençlerin 3 Yılda Kadar Hapsi İstendi”, Cumhuriyet, 19 Nisan 2017, s.7.

[28] Kemal Göktaş, “Hakaret Davası... HDP Olunca Suç Değil!”, Cumhuriyet, 13 Ekim 2016, s.4.

[29] Türker Karapınar, “PKK İtirafçısı Musa Anter Tanığı Oldu”, Milliyet, 26 Haziran 2015, s.23.

[30] Burcu Cansu, “Musa Anter Davasında Deliller Karartılıyor”, Birgün, 22 Aralık 2015, s.7.

[31] “HDP Aracını Yakan ve Bir Kişiyi Ağır Yaralayan Saldırgana ‘İyi Hâl’ İndirimi”, 20 Ocak 2016… http://direnisteyiz2.org/hdp-aracini-yakan-ve-bir-kisiyi-agir-yaralayan-saldirgana-iyi-hal-indirimi/

[32] “Yargıdan ‘İleri Görüş’: Fırat İçin 6 Ay Sonraya Fezleke!”, Birgün, 4 Mayıs 2016, s.8.

[33] “Abdullah Cömert Davasında Savcı Uyudu, Dava Ertelendi”, Cumhuriyet, 4 Kasım 2014, s.13.

[34] Gökçer Tahincioğlu, “… ‘Ama’lar Ülkesi ve Vartinis”, Milliyet, 30 Ağustos 2015, s.12.

[35] Canan Coşkun, “Dargeçit’te 4 Çocuğa Yaşlarından Büyük Hapis Cezası”, Cumhuriyet, 11 Eylül 2016, s.6.

[36] “HDP Genel Merkezi’ni Yakana Verilen 7 Yıl Hapis Ertelendi”, Cumhuriyet, 26 Ocak 2016, s.6.

[37] “Ceylan Önkol’un Ailesine Mahkeme Masrafı Ayıbı”, Cumhuriyet, 9 Ocak 2015, s.7.

[38] Sinan Aygül, “Savcı Bak Bu Rosa ve Clara”, Gündem, 16 Mart 2015, s.12.

[39] Canan Coşkun, “Gazeteci Ahmet Şık Tutuklandı”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2016, s.11.

[40] Canan Coşkun, “Dilek Doğan’ı Öldüren Polise Ödül Gibi Ceza”, Cumhuriyet, 18 Mart 2017, s.13.

[41] “Zenginlerin Adaleti... Rüzgâr Çetin Serbest”, Cumhuriyet, 5 Ekim 2016, s.3.

[42] Erk Acarer, “Reis’e Yazılan Mektuba Soruşturma Yok”, Birgün, 19 Mart 2016, s.6.

[43] Hilal Köse, “İşkence Delilleri Allah’a ‘Emanet’…”, Cumhuriyet, 22 Mayıs 2015, s.2.

[44] Damla Güler, “Mirzabeyoğlu Beraat Etti”, Milliyet, 3 Mart 2016, s.24.

[45] Hilal Köse, “Döverken Yaralanmışlar!”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2016, s.7.

[46] Mahmut Oral, “Vekil Ferhat Encü’ye ‘Görev’ Dayağı”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2016, s.7.

[47] Canan Coşkun, “Şarkıya Örgüt Üyeliği... Gesi Bağları’na 15, Haberi Yapana 3 Yıl”, Cumhuriyet, 3 Şubat 2017, s.11.

[48] Ümit Türk, “Deniz Feneri Davası’nda Karar”, Hürriyet, 13 Mayıs 2015… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28995332.asp

[49] Alican Uludağ, “Bu Ne Pişkinlik... Devlet Borçlu Çıktı”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 2015, s.7.

[50] Dinçer Gökçe, “Galip Öztürk İçin ‘İnfaz Durdurma’ Kararı”, Hürriyet, 11 Ekim 2016… http://www.hurriyet.com.tr/mahkemeden-galip-ozturk-icin-infaz-durdurma-karari-40245852

[51] “Jet Fadıl ve Yeğeni Mehmet Salih Obut Tahliye Edildi”, Cumhuriyet, 29 Mart 2017, s.3.

[52] “Tek Tekmeyle Ölüme İlk Duruşmada Tahliye”, Cumhuriyet, 27 Mart 2017, s.3.

[53] “Latif Erdoğan ve Mehmet Barlas’ın Oğluna Kaset Davasında Beraat”, Birgün, 4 Kasım 2016, s.9.

[54] “Çete Reisi Peker’den Tehditler: Onları Cezaevlerinde de Asacağız”, 16 Temmuz 2017… http://haber.sol.org.tr/toplum/cete-reisi-pekerden-tehditler-onlari-cezaevlerinde-de-asacagiz-203058

[55] Emekli Tuğgeneral İsmail Hakkı Şenyuva (90), 78 kuşağının devrimci öğrenci önderlerinden Hakan Şenyuva’yı 1979 Haziran’ında öldüren katilleri bulmak için tam 36 yıldır verdiği hukuk mücadelesinde adaleti göremeden hayata gözlerini yumdu. Son röportajını 2014 yılında veren Şenyuva “Artık mücadele edecek gücüm kalmadı. Oğluma kavuşacağım günü bekliyorum” demişti.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Hakan Şenyuva, 10 Haziran 1979 tarihinde henüz 22 yaşındayken fakültenin arka sokağında uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, Devrimci öğrenci liderlerinden Hakan Şenyuva’yı öldüren zanlının, ülkücü Fehmi Söylemez olduğuna işaret ederken olayın ardından Türkiye’den kaçan Söylemez, yıllarca Avrupa’nın farklı ülkelerinde ikamet etti. (Mert İnan, “Adaleti Görmeden Dünyadan Göçtü”, Milliyet, 18 Nisan 2015, s.22.)

[56] Damla Güler, “Deniz Feneri’nde Ceza Çıkmadı”, Milliyet, 14 Mayıs 2015, s.23.

[57] “Hasan Ocak Davası 21 Yıl Sonra Zamanaşımından Düştü”, 22 Kasım 2016… http://sendika12.org/2016/11/hasan-ocak-davasi-21-yil-sonra-zamanasimindan-dustu/

[58] Hilal Köse, “Hasan Ocak Dosyası Kapandı... Ölümün Zamanı Aşınmaz”, Cumhuriyet, 23 Kasım 2016, s.14.

[59] Mehmet Altan, “Hayırlı Cuma’lar”, 9 Kasım 2015… http://www.gazete360.com/Yazarlar/mehmet-altan/hayirli-cuma-lar/2612

[60] “8 Yaşındaki Enes’i Öldüren Gaz Fişeğinin Kaybolmasına Takipsizlik Kararı”, Cumhuriyet, 28 Mart 2017, s.11.

[61] “12 Eylül Mağdurlarına ‘Kovuşturmaya Yer Yok’ Tebliğatı”, 5 Kasım 2016... https://www.evrensel.net/haber/294767/12-eylul-magdurlarina-kovusturmaya-yer-yok-tebligati

[62] Türker Karapınar, “12 Eylül İşkencesinde AYM Kapıları Kapattı!”, Milliyet, 16 Ocak 2016, s.20.

[63] Ankara Bahçelievler’de 9 Ekim 1978’de yedi TİP’li öğrencinin katledildiği olay nedeniyle yedi kez idama mahkûm edilen, cezası müebbete dönüştürülüp tahliyesine karar verilen Ünal Osmanağaoğlu’nu, AİHM kararı uyarınca 38 yıl sonra yeniden yargılayıp 12 Ocak 2016’da beraatine karar veren mahkeme, skandal bir gerekçeli karar yazdı.

Gerekçeli kararda, “Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi yargılamanın yeniden yapılacağı anlamına gelmektedir. Yenileme nedeniyle bağlantısı olmayan delilleri mahkeme araştırmaz. Buna karşılık mahkeme yenileme başvurusunda bulunan kişinin yargılamanın yenilenmesi sebebi olduğunu iddia ettiği delillerle bağlı değildir. Mahkeme başvuruda belirtilen deliller dışındaki delilleri de resen araştırabilir” denildi. (Türker Karapınar, “Bahçelievler Katliamında Beraate Skandal Gerekçe”, Milliyet, 10 Şubat 2016, s.20.)

[64] Alican Uludağ, “Bahçelievler Katliamı Sanığını Akladılar”, Cumhuriyet, 13 Ocak 2016, s.6.

[65] “Gezi Direnişi’nde Gaz Fişeğiyle Sağ Gözünü Kaybeden Sarıkaya’ya Posta Oyunu”, Cumhuriyet, 19 Temmuz 2017, s.12.

[66] Ayça Söylemez, “Bir Cinayetin Anatomisi”, Birgün, 11 Kasım 2014, s.9.

[67] “Mahkeme CHP’li Vekile ‘Ermeni Uşağı, Kahpeler’ Diyen Kişiye Ceza Vermedi”, 28 Nisan 2017… http://haber.sol.org.tr/toplum/mahkeme-chpli-vekile-ermeni-usagi-kahpeler-diyen-kisiye-ceza-vermedi-194543

[68] Hilal Köse, “İHD’ye Saldırı Davası: Sanığı Görmeden İyi Hâl İndirimi”, Cumhuriyet, 28 Nisan 2017, s.11.

[69] Evrim Altuğ, “Hukuk Artık Göstermelik”, Cumhuriyet, 20 Eylül 2015, s.3.

[70] Melis Alphan, “Hâkimlere Açık Mektup”, Hürriyet, 21 Şubat 2015, s.8.

[71] Hilal Köse, “İşkenceye Devlet Koruması”, Cumhuriyet, 13 Temmuz 2015, s.12.

[72] Ayşe Yıldırım, “Hâkimeye Göre: Kürt Yok Ermeni Var”, Cumhuriyet, 24 Eylül 2015, s.18.

[73] Mutlu Yuca, “Bolu Belediye Başkanı: ‘Hangi Hâkime, Savcıya Gideceğim Endişeliyim’…”, Hürriyet, 20 Ocak 2016… http://www.hurriyet.com.tr/bolu-belediye-baskani-hangi-hâkime-savciya-gidecegim-endiseliyim-40042973

[74] “Selçuk: Kahraman Yargıçlara İhtiyaç Var”, Cumhuriyet, 15 Aralık 2016, s.6.

[75] Çiğdem Toker, “HSYK Avrupa’yı Utandıramadı”, Cumhuriyet, 11 Aralık 2016, s.8.

[76] Listenin tamamı için: http://worldjusticeproject.org/rule-of-law-index

[77] Metin Münir, “Hukukun Üstünlüğü mü, Güldürmeyin Beni”… http://t24.com.tr/yazarlar/metin-munir/hukukun-ustunlugu-mu-guldurmeyin-beni,15706

[78] “FETÖ soruşturmasının yargı ayağında önde gelen cemaatçilerin ya itirafçı olduğunu ya da kaçtığını, atılanların sempatizanlar olduğunu” ve “yargıya alımlarda yine tarikatların tercih edildiğini” (Kemal Göktaş, “Mustafa Karadağ: Hakyol, Süleymancılar ve Menzilciler Alınıyor”, Cumhuriyet, 12 Aralık 2016, s.15.) belirten ‘Yargıçlar Sendikası’ Başkanı Mustafa Karadağ’a göre, “Türkiye yargısı tamamıyla hükümet ve cemaat ortaklığının emrine verildi. 2007 yılından itibaren o zamanlar genellikle Adalet Bakanı’nın etkili olduğu seçimlerle belirlenen ÖYM savcılarının yürüttüğü soruşturmalar hızla mahkemelere taşındı, siyasi iktidarın himayesindeki savcılar terörü başladı, tutuklamalar, gece yarısı operasyonları gırla gidiyordu. Aslında dönem davaları hükümet muhaliflerinin cezalandırılması ve derin devletin ele geçirilmesi davalarıydı…

Yeni Türkiye’de artık çocukların öldürülmesi için yaşlarının büyütülmesine gerek duyulmuyordu. Berkin’ler, Uğur’lar, Fırat’lar yaşları sorulmadan öldürüldüler. Öldürülen çocukların annelerinin miting meydanlarında yuhalatılmasında siyasi iktidar sahipleri ve alkışçıları hiç beis görmediler… Yargı, bağımsızlığını, tarafsızlığını biraz daha kaybetti. Eğitimsizleştirme, yoksunlaştırma, tektipleştirme ve yoksullaştırma hedefine odaklı kirli siyaset projeleri adım adım gerçekleştirildi. Hukuk güvenliği rafa kaldırıldı.” (Mustafa Karadağ, “Mübarek 12 Eylül Günleri”, Cumhuriyet, 12 Eylül 2015, s.18.)

[79] “Erdoğan ve Bozdağ’ın Tezatları”, Cumhuriyet, 29 Mart 2016, s.5.

[80] Türkiye’de devam eden hak ihlâllerinin en önemlilerinden olan yargılama süreçlerindeki sorunlardan bu kez Cumhuriyet Savcısı B.Ç.Y şikâyetçi oldu. Hakkında disiplin soruşturması başlatılan Savcı B.Ç.Y, yaklaşık altı yıl süren ve hukuksuzluklara sahne olduğunu iddia ettiği bir yargılama süreci yaşayınca AYM’ye hak arayış yoluna başvurdu. Ancak AYM de Cumhuriyet Savcısı B.Ç.Y’nin başvurusunu konu bakımından yetkisizlik gerekçesiyle reddetti. (Nurcan Gökdemir, “Yargılama Savcıyı da Vurdu”, Birgün, 13 Şubat 2016, s.10.)

[81] “Yargıtay Başkanı’ndan Tehdit Gibi Açıklama: Haberler Sürerse Dava Açacağım”, Cumhuriyet, 31 Mayıs 2016, s.14.

[82] “Yargıçlar Sustu, Bakan Konuştu: 28 Şubat’ta da CHP Alkışladı”, Cumhuriyet, 30 Mayıs 2016, s.5.

[83] Danıştay Başkanlık Kurulu, yüksek yargı başkanlarının Erdoğan’la çay toplamasıyla ilgili şikâyet hakkında kararını verdi. Danıştay Başkanı Zerrin Güngör hakkında Tanrıkulu tarafından verilen şikâyet dilekçesine ilişkin Danıştay Başkanlık Kurulu Kararı’nda şöyle denildi:

“Yüksek yargı yetkisini kullanan Danıştay meslek mensupları hakkında ceza soruşturmasının başlatılması için hukuken kabul edilebilir delillerle desteklenmiş makul bir şüphenin bulunması gerekir. Şartların oluşması hâlinde Danıştay yetkili kurullarının toplanarak gerekli kararı alması kanuni bir zorunluluktur. Buna karşın, soyut ve genel nitelikteki iddialar ile Danıştay meslek mensupları hakkında inceleme ya da soruşturma başlatılmasının, yargının bağımsızlığı ve yargı mensuplarının teminatı ile bağdaşmayacağı açıktır.

Şikâyete konu olayda, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün 26 Mayıs 2016 ve 28 Mayıs 2016 günleri Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile birlikte Rize ilinde ÇAYKUR tarafından düzenlenen çay hasadı ve Kırşehir ilinde Ahilik Haftası etkinliklerine katılarak yargı bağımsızlığına gölge düşürdüğü, meslek vakar ve şerefi ile bağdaşmayan hâl ve hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Av. Dr. M. Sezgin Tanrıkulu tarafından 1 Haziran 2016 tarihli dilekçe ile şikâyette bulunularak Başkanlık Kurulunca gerekli ön inceleme yapılarak Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesi istenilmiştir.

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile birlikte Rize’de ÇAYKUR tarafından düzenlenen çay hasadı ve Kırşehir’de Ahilik Haftası etkinliklerine katılmasının disiplin kovuşturmasını gerektirir eylemlerden olmadığı ve Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesini gerektirmediği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 68.maddesi gereğince, şikâyet dilekçesi üzerine Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesine gerek bulunmadığı yolunda Danıştay Başkanlığına görüş bildirilmesine oybirliği ile karar verildi.” (“Danıştay’dan ‘Erdoğan’la Çay Toplama’ Kararı”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2016, s.5.)

[84] “Saygının Sırrı Çözüldü”, Cumhuriyet, 27 Haziran 2016, s.5.

[85] Emine Kaplan, “HSK’de de Partizanlık... AKP’liler Yüksek Yargıyı da Bırakmıyor”, Cumhuriyet, 10 Mayıs 2017, s.5.

[86] Alıntılar Av. Fikret İlkiz’in yazısı ile Av. Cengiz İlhan’ın “Günümüz Türkçesiyle Mecelle” kitabından yapılmıştır.

[87] Orhan Erinç, “Anayasa Bir Yana Mecelle’ye de Aykırı”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2016, s.7.

[88] Aydın Engin, “Reis Bağımsız, Öyleyse Yargı da Bağımsız”, Cumhuriyet, 10 Temmuz 2017, s.10.

[89] Aydın Engin, “… ‘Reis’in Savcıları’ Desem Ne Olur?”, Cumhuriyet, 6 Temmuz 2017, s.9.

[90] Şunu da hatırlatalım! Doğu Perinçek 20 Haziran 2017 tarihinde ‘Ulusal Kanal’da canlı yayında AKP yargısını övdü, alkışladı ve “Türk yargısı son 50 yılın altın çağını yaşıyor” vurgusuyla ekledi: “Bu mu kötü yargı? Bundan daha iyi yargıyı nereden bulacaksınız? Bu yargı Fethullah Terör Örgütü’nü kovuşturunca, soruşturunca, hapislere atınca mı kötü oldu? Bunun için altın devir diyorum... Şu an hapiste olanların hepsi ya PKK’li ya da FETÖ’cü. Haksızlıklar görmezden gelinebilir...” (Aydın Engin, “Yargı Sahiden ‘Altın Çağında’ymış”, Cumhuriyet, 19 Temmuz 2017, s.10.)

[91] Alican Uludağ, “AYM OHAL’e Gerekçe Yazdı”, Cumhuriyet, 1 Temmuz 2017, s.4.

[92] “… ‘Erdoğan’a Hakaret’i AYM’ye Taşıyan Hâkim, Trabzon’a ‘Sürüldü’: Takdir Milletimindir”, 6 Haziran 2016… http://www.diken.com.tr/erdogana-hakareti-aymye-tasiyan-hâkim-trabzona-suruldu-takdir-milletimindir/

[93] Canan Coşkun, “Kurşundan Daha Ağır Suç: Erdoğan’a Hakaret”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2016, s.5.

[94] “… ‘Erdoğan’a Hakaret’te 2016 Yılında: 46 Bin İşlem, 5 Bin Kamu Davası, 1080 Mahkûmiyet”, 28 Haziran 2017… http://www.diken.com.tr/erdogan-hakarette-gecen-yil-46-bin-islem-5-bin-kamu-davasi-1080-mahkûmiyet/

[95] “Baydemir: Bu Ülkede Olmayan Bir Şeyin Bakanı Var mı Diye Sorarsanız, O da Adalet Bakanlığı’dır”, Cumhuriyet, 19 Temmuz 2017, s.5.

[96] Alain Bockel, “Kaboğlu’nun ‘Sivil Ölümü’…”, article/2017/06/09/turquie-la-mortcivile- d-ibrahim-kaboglu-opposant-actif-etdefenseur- de-l-etat-de-droit_5141376_3232. html#PTOxCPAkPsHfsHRS.99

[97] “Olağanüstü Yılın Ağır Bilançosu: Krizi Fırsata Çevirdiler”, Cumhuriyet, 19 Temmuz 2017, s.11.

[98] “Halkın emeğinin sömürülmesi, sahte halk egemenliğinin ve özgürlüğünün hangi politik biçimleriyle olursa olsun aşağılayıcı bir durumdur. Bunu süsleyip püslemek de yetmez. O yüzden yapısında uysal, otoriteye itaat etmeye alışkın bir yan olsa da, hiç bir halk sömürüye gönüllü olarak boyun eğmeyecektir. Ve yine bu yüzden sürekli baskı ve zor gereklidir. Bunun adı da polis denetimi ve askeri güçtür.” (Mikhail Bakunin.)

[99] “Zafere kadar mücadeleyi sürdürmek kararındayız. Bunu ülkemizin bağımsızlığı, birliği ve gelecek kuşaklar için istiyoruz. Sosyalizm davasına, halkların ulusal özgürlük davasına ve dünya barışı davasına katkıda bulunmuş olmaktan şeref duyuyoruz,” derdi Vo Nguyen Giap!



Bu yazı 1812 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI