Bugun...



Yeni Türkiye’de OHAL: Ve bu kez hiç kimse, ‘bilmiyorduk’ diyemez! / Murat Sevinç

Aslında başlığın tam hali şöyle: Yeni Türkiye’de OHAL… O: Onların kökünü kazıyacağız… H: Her yol helal… A: Allah’tan başka hiç kimseye hesap vermeyiz… L: SiLivri’nin ‘L’si…

facebook-paylas
Tarih: 16-12-2015 20:24

Yeni Türkiye’de OHAL: Ve bu kez hiç kimse, ‘bilmiyorduk’ diyemez! / Murat Sevinç

Yeni Türkiye’de OHAL: Ve bu kez hiç kimse, ‘bilmiyorduk’ diyemez!

Murat Sevinç 

 

Aslında başlığın tam hali şöyle: Yeni Türkiye’de OHAL… O: Onların kökünü kazıyacağız… H: Her yol helal… A: Allah’tan başka hiç kimseye hesap vermeyiz… L: SiLivri’nin ‘L’si…

1.Belki haberdarsınızdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Anayasa’sı var. 1982’nin Kasım ayında yürürlüğe girdi. Daha da ilginci, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları da var.

Anayasa ve yasalar, yönetmelikler, tüzükler vs. değiştirildikleri ya da lağvedildikleri güne dek yürürlükte kalır. İdarenin her düzeyi, gerçek ve tüzel kişiler, uymak zorundadır. Kişi ya da kurumların ‘aykırı’ davranışları yaptırım konusu olur.

En ilkel insan topluluklarında da bir arada yaşamak için ‘kural’ bulunurdu. Uzun asırlar boyunca o kurallar değişti, hayli yeni bir olgu olan ‘modern devlet’ ve onun işleyiş ilkeleri belirdi, sınıf mücadelesi ‘o’ devletin Batı’daki versiyonunun ‘bir biçimde’ oluşmasını sağladı, geçtiğimiz yüzyılda ise günümüzde değer verilen, başta ‘insan hakları’ olmak üzere pek çok yeni ilke ve kurum Batı’daki ‘o’ devletin temeline yerleşti.

2. Türkiye, hukuk ve yönetim biçimi konusundaki tercihini 200 küsur yıl önce yaptı. Gözünü Batı’ya dikmiş ve kökleri Balkanlar’da bir imparatorluğun ardından kuruldu ve yüzünü hiçbir zaman Batı’dan çevirmedi. Topraklarımızda ilk anayasa yapıldığında Rusya henüz mutlak monarşiyle yönetiliyordu. Türkiye’nin son derece güçlü ve köklü bir anayasa/hukuk/bürokrasi geleneği var. Bugün her şeyi yeniden keşfedermiş gibi davrananların pervasızlığı, kibir ve cehalet kaynaklı.

3. Hukuk sistemimizde yurttaşlar, birbirini sevip saymak zorunda değil. Bu satırları okuyan biri benden nefret edebilir, hiçbir sakıncası yok. Kişisel olarak aynı toprakta yaşamaktan hiç hazzetmediğim, mide bulandırıcı bulduğum çok sayıda insan var. Tüm bunlar, kişisel duygu/düşüncelerdir ve düşünenin keyfi bilir.

Sorun, düşünceleri çeşitli araçlarla açığa vurduğunuz anda başlar. Dile getirilen ya da sergilenen düşünce/eylem, artık ‘hukuk’ alanındadır. Yalnızca hezeyan yaşayanı değil, herkesi ilgilendirir hale gelir.

Hâl böyleyken gerek ben, gerekse benden ya da aynı yönde düşünüp yaşayanlardan nefret eden birileri, bu duyguları doyasıya yaşayabilir. Ancak her birimizi çevreleyen kurallara uymak durumundayız. Ezcümle, nohut kafalı bir ırkçıyı neden seveyim, sayayım! Ya da o bana neden saygı duysun. Önemli olan boğazlaşmadan yaşamayı başarabilmek, tahammül göstermek ve ‘hukuk devleti’ ile ‘Dingo’nun Ahırı’arasındaki temel fark da bu.

4. Söz konusu ilkeler devletler için de geçerli. Hâkim sınıf, hukuku biçimlendirir ve o ‘hâkim sınıfın makbul hukuku’ egemen olur. Sınıflar arasındaki güç dengesi değişene dek, hâkim olan ile ona direnenlerin mücadelesi devam eder.

Hâlihazırdaki Batı demokrasileri, yüzyıllar içinde ‘oluşan’ burjuva demokrasisi/hukukuyla idare ediliyor. Türkiye’nin dahil olduğu yapı da bu. Beklediği kapı, AB kapısı. Putin’i sinirlendirince koştuğu ise NATO’nun dizinin dibi. O NATO’ya kabul edilebilmek için çocuklarını Kore’ye ölüme gönderdi. Anayasa’sında AİHS’den söz ediliyor. Onlarca başka sözleşmeye taraf oldu. Devlet, savaştığında da, herhangi bir silahlı ya da silahsız grupla mücadeleye giriştiğinde de hukuka uygun hareket etmek zorunda. Bu bir tercih değil, zorunluluk.

5. OHAL (olağanüstü hal), Anayasa’da (ilk anayasamızdan bugüne) yer alan bir kurum. OHAL durumları kendi içinde farklılaşır:  1-İki aşamalı OHAL (md.119-120) 2. Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali (md.122).

‘OHAL’ ilan edilmesi ile daha ağır koşullarda ‘sıkıyönetim’ ilanı arasındaki çok önemli bir fark, sıkıyönetim ilan edildiğinde iç güvenlik görev ve yetkilerinin askeri makamlara geçmesi. Sıkıyönetim komutanları genelkurmay başkanına bağlı. Dolayısıyla sıkıyönetim, OHAL’den farklı olarak ‘yarı askeri’ bir idare biçimi. Bu nedenle OHAL ilanı, diğerinden evladır!

Gerek OHAL gerekse sıkıyönetim, hukuk dışı bir yönetim demek değil. Olağan dönem kurallarıyla başa çıkılamayacak bir durumun var olduğunun kabulü. Olağanüstü koşullarda, olağanüstü bir hukuk gerekebilir ve önemli olan, bunun da bir ‘hukuk düzeni’ olması. Devlet, ‘Koşullar gereği kafama göre önlem alıyorum’ diyemez. O koşullar için gerekli görülen yeni bir hukuk düzenini devreye sokar ve o düzene ‘uyar.’

6. Şu anda Türkiye’nin bazı illerinde OHAL ilan etmeden, olağanüstü hal tedbirleri uygulanıyor. Örneğin günler süren sokağa çıkma yasakları, göçe zorlama vs… Yapılanlar İl İdaresi Kanunu’na dayandırılıyor (11/C): “İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır…”

‘Huzur ve güvenlik,’ ‘kişi dokunulmazlığı,’ ‘kamu esenliği’ kavramları, ‘kendi çalıp kendi oynar’rahatlığında yorumlanıyor. Gerekçe, ‘artan terör olayları nedeniyle can ve mal güvenliği.’

Vali kararlarıyla, kişi hak ve özgürlükleri açıkça ‘askıya’ alınabiliyor. Ne valiler ne de idari kararlar, Anayasa’nın üzerinde oysa. Her şey bir yana Anayasa’nın 15.maddesi, en ağır hâl olan ‘savaş’ durumunda dahi, ‘milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlal edilemeyeceğini’‘kişilerin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağını’ hükme bağlar. Hâlihazırda idare, Anayasa ve yasaları ihlal etmektedir.

7. HDP, uygulamaların Anayasa ve sözleşmelere aykırılığı gerekçesiyle AYM’ye ‘tedbir talebiyle’ bireysel başvuruda bulundu. Basına yansıyan başvuru dilekçesindeki değerlendirme ve talepleri, haklı ve doğru. AYM’nin nasıl bir karar vereceği ise, salt bir hukuk konusu değil kuşkusuz!

8. Daha önce de bazı başvurular gerçekleşti. Örneğin avukatlığını Tahir Elçi’nin yaptığı ‘Mehmet Girasun ve Diğerleri’ davası. Başvuru, Şırnak Valiliği’nin 4.9.2015 tarihli kararına karşı, 9.9.2015’te yapılmış. AYM ise ‘Şırnak Valiliği’nin sokağa çıkma yasağı kararının temelsiz olmadığına ve başvurucuların, kendi can ve mal güvenliklerinin korunması için alınan sokağa çıkma yasağı kararından derhal müdahale edilmesini gerektirecek şekilde etkilendiklerine… yaşamlarının risk altına girdiğine dair somut herhangi bir bilgi ve belge sunmadıklarına’ hükmederek, tedbir talebinin reddine karar vermişti (11.9.2015).

HDP’nin yeni ve haklı başvurusunda aksi yönde bir karar çıkması yönünde umudum yok. Çıkarsa, çok güzel bir sürpriz olur. Binlerce kez tekrarda yarar var: Yapıcısından, uygulayıcısından ve yorumlayıcından bağımsız bir hukuk yoktur. Siz bir de buna, ‘Yüce Türk Yargısı’nın kendine özgü niteliklerini ekleyin!

Türkiye’nin bir bölgesinde, OHAL ilan etme gereğini dahi duymadan olağan dışı işler yapılıyor. Türkiye’nin geri kalanı, Kürtler öldürülürken bugüne dek ne yaptıysa aynını tekrar edip seyrediyor.

HDP belli ki her açıdan çok zor durumda. MHP, zaten AKP’nin yılmaz müttefiki. CHP’de Sezgin Tanrıkulu dışında pek ses duyulmuyor. CHP Genel Başkanı arada bir twit atıyor! Çünkü kendilerine sık aralarla twit atsınlar diye oy verildi ve onlar da twitleriyle ulusu temsil görevlerini yerine getiriyorlar. Anamuhalefet temsilcileri, halkla karşılıklı yazışıyor, arada bir de aralarına karışıp ‘kesişiyorlar.’ Zaman zaman da sahte endişeli tavırlarla ‘Ama hendekler…’ deyiveriyorlar. Sanki o hendekleri kazanlar, 8 Haziran öncesi Mars’ta yaşıyordu!

Bu satırların yazarı da herhalde pek çok insan gibi, ne yazacağını, ne diyeceğini ve tabii ne yapması gerektiğini hiç mi hiç bilemez halde, oturmuş OHAL yazısı kaleme alıyor! Oysa ne o koşullarda eziyet çekene yararı var bu yazının, ne de yazdıkları bilinmez şeyler. Aklına başka bir şey gelmediği ya da başka bir becerisi olmadığı için yazıyor. Hatta yazıyı bitirmeye çalışan şu son ve sıkıntılı cümleler bile, inanın büyük ölçüde bu ‘bilememe’ halinden kaynaklanıyor…

Öneri: Konu üzerine çok iyi bir ‘hukuk’ değerlendirmesi okumak isterseniz, Ankara Hukuk’tan Artuk Ardıçoğlu’nun yazısını hararetle öneririm.




Kaynak: Alternatif Siyaset

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1109 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Basından yazılar Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI