Bugun...



Bu çatışma nasıl biter?

Kitapçı Ahmet Seyyar, polis kardeşi için ‘O benden korkuyor, ben ondan’ diyor. Ulu Camii’nin yanında kitabevi sahibi Ahmet Seyyar, “Biz, seçimden önce her şey güllük gülistanlık oluyor diye keyiflenmiştik. Huzur rahatlık vardı” diyor ve devam ediyor: ”Şimdi ise her yerde ölüm, bölgede tedirginlik var.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ise hem övüyor hem de hem eleştiriyor:

facebook-paylas
Güncelleme: 31-07-2015 22:51:59 Tarih: 31-07-2015 22:11

Bu çatışma nasıl biter?

Diyarbakır tartışıyor: Bu çatışma nasıl biter?

 

Kitapçı Ahmet Seyyar, polis kardeşi için ‘O benden korkuyor, ben ondan’ diyor.

Ulu Camii’nin yanında kitabevi sahibi Ahmet Seyyar, “Biz, seçimden önce her şey güllük gülistanlık oluyor diye keyiflenmiştik. Huzur rahatlık vardı” diyor ve devam ediyor: ”Şimdi ise her yerde ölüm, bölgede tedirginlik var.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ise hem övüyor hem de hem eleştiriyor:

“Dürüst olalım, Erdoğan döneminde umutluyduk, Kürt sorunu ilk defa mecliste onun döneminde konuşuldu ama artık MHP gibi hareket ediyor.”

Ahmet Seyyar’ın kardeşi polis.

Diyarbakır’da bir gece önce bir polisin ölüm haberini aldıktan sonra konuşuyoruz Seyyar’la. Kendi kardeşi için, “O benden korkuyor, ben ondan” diyor.

Kardeşinin iş bulamayıp polis olduğunu söylüyor ve başından geçen bir olayı anlatıyor:

“Geçen gün ikimiz beraber yolda yürüyorduk. Yanımızda bir araba durdu. ‘Eyvah gitti kardeş’ diye geçirdim içimden bekledik. Baktılar baktılar bize, sonra yürüyüp gittiler.”

Ahmet Seyyar, PKK’nın neden eylemlerine devam ettiği konusunda şu yorumu yapıyor:

“Savaş olduğu zaman hatalar oluyor, olacak da ama gece uçaklar çıkar Kandil’i bombalarsa, o adamlar da devlet değil ki durdurabilsin, gidiyor saldırıyor. Bir sorun var. O sorun çözülmedikçe de bunlar olacak.”

Bu şehir yakın zamana kadar böyle değildi. Seçimden bir hafta önce güneydoğu illerini ziyaret ettikten sonra bir günlüğüne uğramıştım.

Kent coşkulu, renkli, cıvıl cıvıldı.

Konuştuklarımdan bir çoğu “Bir buçuk ayda buralar çok değişti” diyor.

Diyarbakır’a iner inmez daha ilk karşılaştığım kişi ise “Kalabalık yerlerden uzak durun. Ortalık tedirgin, bölge savaş hali gibi” uyarısında bulunuyor.

 

 

Bu tedirginliğin şehir merkezine ne kadar yansıdığı konusunda tereddütlerim vardı önce. Tenhalığın, gündüzleri 45 dereceye varan sıcaklıktan kaynaklandığını düşünüp akşam saatlerinde şehrin aynı işlek noktalarında yeniden bir tur attım. Evet, ortalık tenha, belirgin bir huzursuzluk var.

Gazetecilere konuşmakta daha isteksiz, sözlerini dile getirirken daha çekingen sanki Diyarbakırlılar bu defa.

Çatışmasızlığın sona ermesi, tekrar silah seslerinin duyulması kente ‘1990’ları hatırlatıyor.’

İsmini vermek istemeyen bazı Diyarbakırlılar, PKK’nın eylemlerini eleştirirken, bazıları ise ‘devlet halkı korumayınca PKK’lıların da silaha sarıldığını’ söyleyip eleştirmekten sakınıyor.

Buna gerekçe olarak da Diyarbakır’da HDP mitinginde patlayan bomba ve Suruç’taki intihar saldırısını gösteriyorlar.

‘Ceylanpınar merkezi olarak planlanmadı’

1999 yılında Abdullah Öcalan’ın isteğiyle PKK’dan Türkiye’ye teslim olan sekiz kişiden biri olan Demokratik Toplum Kongresi Başkanlık Divanı üyesi Seydi Fırat, Kobani, Diyarbakır ve Suruç saldırılarının ardından Kürtlerin ”Acaba artık bu tür yöntemlerle mi Kürt halkı düşürülmek isteniyor” endişesi yaşadıklarını söylüyor.

DTP’li Seydi Fırat, Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle ilgili “PKK’nın merkezi olarak planladığı bir durum değildi, Suruç katliamından etkilenen bazı birimlerin yönelimi olabilir” diyor, “Peki neden HPG üstlendi? Ne çıkarları vardı?” sorusuna ise yanıtı şöyle:

“HPG’nin üstlenmesi, o anki durumu çok iyi görmeyerek, anlamayarak yaptığı bir hareketti. Merkezi olarak planlansaydı daha kapsamlı bir tepki gösterirdi. Diyarbakır ve Suruç katliamları sonra oluşan tepkiye karşılık olarak halka ‘Bakın bunun cevabı verildi’ gibi bir tepki yaratmak istediler. O anki ruh halinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.”

 

1999’da dağdan inenlerden Seydi Fırat,

‘Kandil’e operasyon durmadan çatışma sona ermez’

diyor.

Seydi Fırat’la konuşurken bir yandan da havalanan jetleri duyuyoruz. Henüz bu uçakların Kuzey Irak’a en kapsamlı operasyonlarından birini düzenleyeceklerini bilemeden Fırat, “Bu sortiler sona ermeden çatışmalar sona ermez” diyor.

Hükümet ise, PKK’nın saldırıları sona ermeden ‘bu sortilerin sona ermeyeceğini’ vurguluyor.

Müzakerede avantaj mı arıyorlar?

Şiddetin tırmanmasının her iki taraf açısından da bir stratejik amaç içerdiğini düşünenler de var.

Kürt politikaları uzmanı Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun’a göre “taraflar birbirlerine zarar verip, daha sonra yeniden canlandırılacak görüşme masasına daha güçlü oturmayı, kendilerini avantajlı kılmayı amaçlıyor.”

Vahap Coşkun, “Çatışmasızlık sürecini PKK bitirdi” diyor ve bununun sebeplerini şöyle açıklıyor:

“HDP’nin seçimlerde başarısı, silahların gerilemesi ve siyasetin ilerlemesini gerektiren bir tablo ortaya çıkardı. Umut edilen HDP’nin insiyatifi ele geçirmesi, PKK’nin geri plana çekilmesiydi ancak PKK yönetimi henüz sivil alanı genişletme, insiyatifin önemli bir kısmını sivil aktörlere devretme konusunda hazır değil.”

Asker ve polise yapılan saldırıların HDP’ye zarar verdiğini düşünen Coşkun, “HDP’nin siyasal alandaki varlığının altını boşaltıyor, Türkiyelileşme, siyasi çözüm, demokratikleşme ve benzeri iddiaları boşa çıkarıyor” diyor.

Vahap Coşkun, PKK’nın Orta Doğu’da IŞİD’le mücadelede ‘Türkiye’nin itibarı düşerken, kendi itibarının yükseldiği yanılgısında’ olduğunu belirtip bunu da ABD ve Batı’nın operasyonlarda “Türkiye’nin arkasındayız” mesajı vermesiyle açıklıyor.

“PKK, çatışmasızlık dönemini bitirmenin hükümet tarafından göze alınamayacağını, göze alınsa bile masaya kendi dayattığı koşullarla oturulacağını düşündü” diyen Coşkun’a göre, mevcut durumda eylemler “Kürt halkının tümüne zarar veriyor.”

Öcalan devreye girer mi?

Diyarbakır’da görüştüğüm uzmanlar, sivil toplum örgütleri ve halk, sağduyu çağrılarının, uzlaşmacı dilin çözümde etkin olacağı görüşünde.

 

Baro Başkanı Elçi’ye göre, Öcalan’ın devreye girmesi krizin aşılmasına yardımcı olur.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ise “Öcalan’la, avukatlarıyla yapılacak görüşmenin krizin aşılmasında belirleyici olacağına inanıyoruz” diyor.

 

Toplumun süreci anlamadığını, benimsemediğini ifade eden Elçi’ye göre, “Halk, çözüm süreci fırsatı çıkmışken silahların ortaya çıkmasını da anlamlandıramıyor.”

 

Diyarbakır sokaklarında da Öcalan’ın devreye gitmesi gerektiğine ilişkin yorumlar yapanlar oldu.

 

Bu yorumlar, daha önce görüştüğüm Kürt sorunu uzmanı Mesut Yeğen’in şu görüşünü hatırlattı: “Öcalan müdahil olursa, o müdahalenin sonuç alıcı olması lazım. Kendisi de sonuç alınamayacak bir müdahalede bulunmak istemez. Örgüt lideri karizması zedelenebilir. Şu an ortam onun müdahalesine uygun değil.”

 

Bir başka sorun da, devletin Öcalan’ın devreye girip girmesini isteyip istemediğinde düğümleniyor.

 

Aylardır ne ailesi ne avukatları ne de HDP’nin İmralı heyeti Öcalan’la görüşebildi.

 

AKP: PKK silahları Türkiye dışına çıkarmalı

 

Peki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Diyarbakır’daki örgütü bütün bu yaşananları nasıl görüyor?

 

Diyarbakır’da ikinci sıra milletvekili adayı Mehmet Salim Ensarioğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sert söylemlerinde haklı oldukları görüşünde:

 

“Evet çok sert ama, bir de kamu düzeni var. Devletin kamu düzeninden cumhurbaşkanı sorumludur. Çatışma ortamını başlatan PKK, ‘Biz silahları gömüyoruz, Türkiye sınırları dışına çıkarıyoruz’ demeli.”

Peki kamu düzenini, güvenliğini önemseyen bir devletin “Diyarbakır’da HDP mitingine yönelik saldırıyı engelleyecek istihbarat verilerine sahip olması, mitingin güvenliğini sağlaması beklenmez mi?”

Bu soruya Ensarioğlu, “İstihbarat zafiyeti olmuştur ama zanlı yakalandı” yanıtını veriyor.

Ensarioğlu, HDP’nin barajı aştığı seçim zaferinden sonra ise “kutlamaların silahlarla yapılmasına” tepki gösteriyor.

Diyarbakır’ın huzura ihtiyacı olduğunu söyleyen Ensarioğlu, “Barış için hepimizin çok çalışması lazım. Ben de ne yapmak gerekiyorsa hazırım. İnatlaşma olmamalı” diyor.

Diyarbakır’a iner inmez görüştüğüm kişinin söylediklerinin bir süre sonra hayata doğrudan yansıdığını ve paylaşılan bir endişe olduğunu anlıyorum.

Ara ara havalanan uçaklar duyuluyor. Akşam olunca ortalık yerini polis aracı akreplere bırakıyor.

Konuştuğum birçok Diyarbakırlı, bu durumun bir süre daha böyle devam edeceği görüşünde.




Kaynak: BBC Türkçe ? Çağıl Kasapoğlu

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 967 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Yaşam Ve Sağlık Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI