15-16 Haziran direnişi bir daha yaşanamadı bu topraklarda. Belki Cumhurun kuruluşundan 15-16 Hazirana kadar emeği ile geçinenlerin birikmiş tüm alacak hesaplarının görülmesi eylemi olmuştu.
DİRENİŞ VE DEVRİMİCİ
Kurucu kadronun egemenlik kayıtlı şartlı kendini atayanların ilanı ile gecen zaman içinde, ağır bedeller ödemiş. Komünist ve sosyalist nüveler, küçük küçük birimlerle Kaf dağının altına kılcal damarlara hava taşıyan tüneller açmış, bu çetin uğraş, iğne ile kuyu kazanların sabrını, dayanmayı, zorla baş etmenin inancını, yani ya çözeceğiz, ya çözüm bulacağız kararlılığının ürünü olmuştu.
Devleti, kendini atayanların, emir komuta emirle yönettikleri meclisi, paralı akıl okuyanları hüsrana uğratmıştı.
UZAYDA YAŞAM
Tarihe destansı direniş olarak gecen, sermayenin kâbus görmesine neden olan örgütlü, kararlı dik duruş, bir arada sözünü esirgemeden konuşuyordu.
Uzayda yaşamadıkların dünya milletlerinin yaşam kılavuzu olarak evrensel hukuku ve İLO hukukunun emek için, insan için değerlerinden söz ediyorlardı.
SENDİKA İLK ÖĞRENME YERİ
Farklı kültür, inanaç, dil ve yörenin insanlarını bir birine bağlayan ortak yaşamın getirdikleri ve zorluklarını birlikte aşma, birlikte çözme, sözü, kararı birlikte vermeyi öğretti.
Evrensel hukuku, uluslar arası çalışma hukukunu, öğrenirken sermayenin de uluslar arası olduğunu öğreniyordu.
DEVLET VE EMEK
Emeği ile geçinenlerin ilk öğrendikleri ürettiklerine sahip olabilmek için günlerce çalışmak olduğunu, sonra emeklerine devletin yasa dediği hukukla bir gurun el koyduğunu, sözün kararın devlet ile birlikte bir azınlık gurubun aldığını, ulusal ve uluslar arası hukuku emekçiyi koruması için hem bilmek, hem de bilgiyi örgütlemek gerektiğini öğrendi ilk öğrendiklerini, birliktelikleri ile birleştirip tarihe şerh düşen direnişi yaptıklarına dost sevinirken devlet ve sermaye yasaklara, silaha, orduya, güce baş vurduğunu gördü.
SENDİKA, İLO VE EVRENSEL HUKUK
Uzun zamandır sendikaların iç işleyişlerinde demokratik nizam işlemediğini yaşayarak görüyoruz.
Ülkede olmayan demokrasi kültürü, demokratik kitle örgütünde gelişmesi en zor işlerdendir.
Ülkenin siyasi hayatı her dört yılda bir kendini atayanların kayıtlı şartlı egemenlikleri hakkında, kırmızı kitap hakkında yazılmış, çizilmiş, ne bir satır yazı nede sözün ortaya söylendiği toplantılar.
İçe kapanmış devlet ve devletin sürekli tehdidi altında yaşamak zorunda olan kitle örgütleri.
Sendikalar emekçinin ilk öğrenme, ilk talep, ilk birlikteliklerinin oluştuğu yerlerdir. Her ferdin alışkanlıkları, siyasi tercihleri, inancı, kültürü bir diğeri ile ancak ortak zeminde bir birine dayanarak yaşamı öğrenirse gelişir.
Sendikalarda, ne mevcut anayasa, ne kırmızı kitap, ne kendilerini her dört yılda bir atayanlar ve ordunun her on yılda bir darbesi ile hiç sivil anayasası olmamış bir ülkede yaşadıkları üzerine bir satır yazı, bir kelam söz söylenmemiştir.
Yani SÖZ ESİRGENMİŞTİR önce emekçilerden, sonra onların bir arada yaşadıkları ailelerinden.
Devlet kayıtsız şartsız kendini atayan generallerin yönettiğini, halka her on yılda bir yaptıkları darbelerle uluslararası hukukun baskısı ile kazanılmış kırıntı hakları geri aldığını, ülkeyi açık hava cezaevine döndürdüğünü sır gibi saklamışlardır.
Darbeden, kendini atayanlardan, kırmızı kitaptan sözden cesur yürekli çıkarsa, birçok dinleyicinin korkudan dudağı uçuklamış olarak görünür.