Bugun...



Demirtaş, “AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler”

DP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, seçimlere üç gün kala ANF'ye konuştu. 1 Kasım'ın barış ve savaş arasında bir seçim olduğunun altını çizen Demirtaş, “AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler” dedi. ANF - ARZU Demir’in sorularını yanıtlayan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 1 Kasım'a 3 gün kala seçim süreci, partisine uygulanan sansür, koalisyon tartışmaları, AKP'nin DAİŞ politikası ve çözüm sürecine ilişkin sorulara yanıt verdi. Sansüre dikkat çekmek için gelen bir iki TV programını da red

facebook-paylas
Tarih: 29-10-2015 15:24

Demirtaş,  “AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler”

Demirtaş,

“AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler” 

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, seçimlere üç gün kala ANF'ye konuştu. 1 Kasım'ın barış ve savaş arasında bir seçim olduğunun altını çizen Demirtaş, “AKP ve MHP'nin oyları düşerse savaşı sürdüremezler” dedi.

ANF - ARZU Demir’in sorularını yanıtlayan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 1 Kasım'a 3 gün kala seçim süreci, partisine uygulanan sansür, koalisyon tartışmaları, AKP'nin DAİŞ politikası ve çözüm sürecine ilişkin sorulara yanıt verdi.

Sansüre dikkat çekmek için gelen bir iki TV programını da reddettiğini açıklayan Demirtaş, suikast girişimi için, “Ciddi ancak çalışmalarımı etkilemiyor” dedi. 1 Kasım'da AKP'nin oylarının düşmesi durumunda savaşın sürdürülemeyeceğine dikkat çeken Demirtaş, seçimden sonra çözüm sürecinin yeniden başlayabileceği yorumunda bulundu. Demirtaş, Öcalan'dan gelen son mesaj için; “Bu mesaj Sayın Öcalan'ın AKP politikalarına karşı direndiğinin somut göstergesi” dedi. Demirtaş tüm seçmenlere “oy kullan, sandığa sahip çık” çağrısını yaptı.

Demirtaş'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle...

BİR İKİ PROGRAM TEKLİFİNİ REDDETTİM

Seçim süreci boyunca ana akım medyanın sansürü ile karşılaştınız. Bu durum seçime birkaç gün kala değişecek mi? Bu iki gün içinde planlanmış bir televizyon programı var mı?

Hayır. Medya büyük bir tehdit altında. Hükümet 'HDP'lileri çıkarmayın' diye doğrudan tehdit ediyor. Çıkarmak isteyen bir iki program var ama onlar da benim dışında kimseyi kabul etmiyorlar. Biz de bu durumu kabul etmiyoruz.

Gelen teklifleri ret mi ettiniz?

Evet, bir iki programı reddettim. Çünkü hiçbir şeyde HDP'lileri televizyonlarına çıkarmıyorlar. Benim dışımda kimseyi kabul etmiyorlar. Biz de bunu doğru bulmadığımızı belirttik. Aylardır süren bir sansür var. Ben çıkınca sansür bitmiş olmuyor. Ama beni çıkartarak sansür yokmuş gibi bir hava yaratmak istiyorlar.

Kabul etseydiniz, 1 Kasım'dan önce son kez seslenme olanağı bulacaktınız...

Biz her halükarda sonucun değişmeyeceğini düşünüyoruz. Sanki bir iki televizyon programı ile bu başarı elde edildiği görüntüsünü vermek istemiyoruz. Halkın öz gücüyle biz kazanıyoruz. Kimseye de minnetimiz yoktur. Bunun da bilinmesini, net olarak ortaya çıkmasını istiyoruz.

AKP VE MHP'NİN OYLARI DÜŞERSE SEÇİMİ SÜRDÜREMEZLER

Bu seçimin savaş ya da barış arasında bir tercih olduğu yorumları yapılıyor. Niye böyle bir yoruma ihtiyaç duyuluyor?

AKP ve MHP açık bir savaş cephesi siyaseti yürüttüler ve yürütüyorlar. Bunu söylemekten çekinmiyorlar. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bahçeli sürekli daha fazla operasyon, daha fazla şiddet çağrısı yapıyorlar. Seçimden sonra da devam edeceğini söylüyorlar. Bu iki partinin oylarını artırması demek, savaş cephesinin güçlenmesi demektir. Onun dışında parlamentoda biz ve CHP kalıyoruz. CHP geçmişe nazaran kısmen savaşa karşı bir tutum içerisinde ve savaşa en azından payanda olmuyor. O nedenle AKP ve MHP'nin oylarının düşmesi için barış isteyenlerin seçime damga vurması lazım. Oyları düşerse, savaşı sürdüremezler. O nedenle savaş isteyenler ile barış isteyenlerin seçimi bu aslında.

7 Haziran'dan bu yana siz, halka bu savaşı AKP'nin çıkardığını anlatabildiniz mi? Halkı bu konuda ikna edebildiniz mi?

Önemli ölçüde biz elimizden geleni yaptık. Önemli ölçüde de anlattığımızı düşünüyoruz. Zaten dikkat ederseniz ateşkesin ilk bozulduğu 24 Temmuz'dan bu yana bizim söylemimiz Türkiye siyasetine damga vurdu. Biz buna Saray savaşı dedik ve Türkiye toplumu bunun doğru olduğunu gördü. Bu Saray'ın dayatmasıyla ortaya çıkmış bir savaştır. Bu bir vatan savunması değildir. Bunu gördü insanlar. Çoğu asker, polis cenazelerine de yansıdı bu tepkiler. İnsanlar evlatlarının Saray için kurban edildiğini gördüler.

Tersten söylersek AKP savaşa ikna edemedi toplumu...

Edemedi. '90'lı yıllar gibi değil. Savaşın meşruiyetini oluşturamadı. Bunu bir toplumsal desteği olan savaşa dönüştüremedi.

AKP KATLİAMI BİZE YIKARAK İKİ KEZ ÇIKAR UMUYOR

Ankara katliamının ardından havuz medyasında katliamın sorumlusunun partiniz olduğu yönünde iddialar, haberler yer aldı. Bu kapsamda bazı gözaltı operasyonları yapıldı. Partiniz neden bu kadar manipülatif saldırıların hedefi oldu? Bu tip yayınların, iddiaların halktaki karşılığı ne oluyor?

Her şeyden önce bu tip yayınlar bizi hedef gösteriyor. AKP savaş ve katliam politikalarından bir medet, çıkar umuyor. Kendi kitlesini konsolide etmeyi, kendi etrafında kenetlemeyi hedefliyor. Bizim kitlemizi, etrafımızda biriken güçleri korku ve panik ile dağıtmaya çalışıyor. Fakat bu katliamı açıkça savunabilecek bir durumda değil. Hem katliamın önünü açıyorlar, topluma korku ve panik havası vererek buradan bir kazanç elde ediyorlar. Kendilerini önemli hale getiriyorlar. 'Biz tek başımıza iktidar olursak ancak bunlar önlenir' mesajı veriyorlar. Fakat katliamın aleni sorumluluğunu üstlenemedikleri için bunun sorumluluğunu bize atarak bir kez daha karlı çıkmaya çalışıyorlar. Bu da bizim kitlemizde AKP'ye karşı büyük bir öfke yaratıyor. Bu kadar zalim davranabileceklerini gördükçe insanlar, öfkeleniyorlar. Toplumda, bizim seçmenimizde AKP'ye karşı öfke büyüyor. Ama bize karşı da bir öfke büyüyor aynı zamanda. Hedef haline getiriliyoruz çünkü.

Bu kutuplaşmayla baş edebiliyor musunuz?

Evet, önemli ölçüde. Biz bir duruş sergiledik. Barış duruşu sergiledik. Savaşın durması için sürekli ateşkes, müzakereye dönüş çağrıları yaptık. Silaha gerek olmadığını anlatmaya çalıştık. Neden yaptık bütün bunları? AKP'nin bütün bu psikolojik savaşı nedeniyle Türkiye toplumunun özellikle Batı'sı bizi başka türlü anlayamazdı. Biz başka türlü bu psikolojik savaşla baş edemezdik. Bu söylemlerimiz ve ilkeli duruşumuz sayesinde biz HDP'yi koruyabildik. Gerçekten saldırı siyasi tarihimizde görülmemiş büyük ve kapsamlıydı. Seçime birkaç gün var. Başımıza ne gelir, henüz bilmiyoruz. Ama şu ana kadar her şeye rağmen çok dirayetli, örgütlü, disiplinli getirebildik. Halkımız da bütün bunların farkındaydı. Aslında Kürt hareketi bir bütün olarak bütün bu saldırıların olduğu her yerde görkemli bir direniş ortaya koymaya başardı ve AKP ilerleyemedi. Geriledi bile.

BÖYLE BİR ORTAMDA CAN KORKUSUYLA ÇALIŞILMAZ

Size yönelik suikast hazırlıkları ve tehditler. Bunların boyutu nedir? Ciddi mi yoksa bir psikolojik savaş yöntemi?

Psikolojik savaş yöntemi değil. Bu istihbaratı Türkiye'den almadık, PYD'den aldık. Güvenilir istihbarattır. Bizi korkutmak, sindirmek, geri adım attırmak için uydurulmuş bir istihbarat değil. Bunun gerçekliği var. Ama işin doğrusu çalışırken, koştururken hiç aklıma gelmiyor. Tedbirlerimizi alıyoruz fakat bunu yapmaya karar verenleri de önleyebilmek de çok kolay bir iş değil. Devlet içinden de destek alıyorlar, bunu biliyoruz. Ama çok bunu da düşünecek durumda değiliz. Biz daha çok kendi kitlemizi ve siyasi geleceğimizi düşünüyoruz. Her gün cenaze kaldıran bir hareketiz. Böyle bir ortamda can korkusuyla çalışılmaz. Tüm samimiyetimle söylüyorum, çok rahatım. Psikolojik olarak etkilemedi, etkilemez de.

Mitingleri yapmadınız. Nasıl etkiledi seçim çalışmalarını? Seçmenlere ulaşmanızda bir dezavantaj yarattı mı?

Hayır, hiçbir dezavantaj yaratmadı. Seçmenlerden pozitif geri dönüşler aldık. Çünkü seçmeni korumak esastı burada. Onların güvenliğini tam anlamıyla sağlayamıyorsak tehlikeye atmanın da bir anlamı yok. Mitinglerimize gelenler zaten bizi duyan insanlardı. Mitinge kendi seçmen kitleniz gelir. O sadece bir gövde gösterisidir. O nedenle seçmene ulaşmakta mitingler çok etkili yöntemler değil zaten. Araştırmalar da bunu gösteriyor ki, seçmenlerin en az etkilendiği araçlardan biri mitingler. Birebir temas çok önemli. Araştırmalarda yüzde 72 çıkmış. Seçmenin en çok etkilendiği birebir temas, selamlaşmak, el sıkışmak, kapısını çalmak. Bu yöntemi kullandık. Hatta mitingleri yapmamak bize bir avantaj sağladı. Mitingler çok enerji, zaman, emek istiyordu. Biz ondan arta kalan emeği de birebir halk çalışmasına aktararak avantajlı duruma çevirdik.

YÜZDE 14'ÜN ÜSTÜNDE OY BEKLİYORUZ

Oy oranınız ne olacak? Öngörünüz ne?

Beklentimiz yüzde 14'ün üstüdür. Yüzde 13'ü kesinlikle geçeceğiz, buna inanıyorum. 14'ün üstünü bekliyoruz. Oy oranı itibariyle MHP'yi geçebiliriz. Vekil sayısı itibariyle de kesinlikle geçeriz, diyorum.

Sandığa gitmek istemeyenlerin, boykot diyeceklerin sayısının arttığı yönünde haberler zaman zaman basında yer alıyor. Bu oranın yüzde 18'e ulaştığı da yazılıp çiziliyor. Sandığa gitmemenin sonucu ne olur?

Hangi partinin seçmeni daha fazla katılım sağlarsa, o partinin oy oranı çok yükselecek. Biz kendi seçmenimize güveniyoruz. En yoğun işte de olsa, tabiri caizse iki eli kanda da olsa seçmenimiz mutlaka sandığa gidecektir. Şu anda sandığa gitmeme oranı en yüksek CHP'de, en düşük bizde görünüyor. Bu seçimde de öyle olacaktır. Biz insanları sandığa davet ediyoruz, mutlaka sandığa gidilsin ve oy kullanılsın. Avrupa'da katılım arttı, çok sevindiriciydi. Ülkede de kendi seçmenimizin bu duyarlılığı göstereceğini biliyoruz.

UYANDIRDIĞIMIZ SEMPATİMİZ YÜZDE 50'DEN FAZLA

Bir CHP'li niye HDP'ye oy vermeli?

50 yıldır CHP'ye oy vermiş biri, artık CHP'nin hiçbir şeyi değiştiremediğini, hiçbir umut vaat etmediğini görüyor bence. HDP artık yeniyi temsil ediyor. Soldan sağa bütün o yelpaze içinde en özgürlükçü söylemi HDP kuruyor. HDP bütün onların da çatı bileşenidir. Bir solcu da muhafazakar bir sağcı da kendini rahatlıkla kendini HDP'de ifade edebiliyor. Çünkü bir geçiş önemi yaşayan Türkiye'de en fazla buna ihtiyaç var. Ortak ilkeleri savunabilecek, Kürt, Türk, sağ-sol ayırmadan bütün evrensel değerleri savunabilecek bir anlayışa ihtiyaç vardı. Bu ancak bizi sorunların çözümüne getirebilir. CHP şu anda tabiri caizse çok sığ bir alanda siyaset yapıyor ve bugün itibariyle seçime kadar oradan çıkması imkansızdır. Bizim için öyle değil, biz Kürtlerin çok önemli bir kısmının oyunu alıyoruz. Kürt hareketinin içinden çıkmış bir partiyiz ama bu halimizle Türkiye'nin her yerinden artık oy almaya başladık. Oy itibariyle 4. partiyiz ama politikaları destek gören ve seçmenlerin 'Oy verebilirim' dedikleri parti içinde en yüksek oy bizim, yüzde 50'den fazla. Uyandırdığımız sempatimiz yüzde 50'den fazla. Bu bizim için önemli.

KOALİSYONDA YA DA MUHALEFETTE İLKELERDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Koalisyon ile ilgili somut olarak HDP ne diyor?

7 Haziran'dan sonra 'AKP ile koalisyon yapmayız' dedik. Bunun hala doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir tekrar ve erken seçim olasılığı yüzde 99'du. Dolayısıyla öyle bir ortamda HDP'yi AKP'nin kuyruğuna takmanın bir anlamı yoktu. AKP kendini çok güçlü hissediyordu, erken seçime gitmek istiyordu. Koalisyon görüşmelerini de bir oyalama için kullanmak istiyordu. Bunların hepsinde haklı çıktık. Ama bu seçimden sonra AKP'nin gücü frenlenmiş, sınırlanmış olacak. Dolayısıyla bir koalisyonda, hükümet içinden mücadele etmek zor olmayacak, hükümetin dışındaysanız da zor olmayacak. Baktığınızda biz AKP, CHP, MHP tartışmasına girmeden üç temel ilke; demokrasi, barış ve adalet ilkeleri ortaya koyuyoruz. Bunların hepsinin alt başlıkları da var. O ilkelerde, yapılacaklarda asgari bir mutabakat sağlayabileceğimiz bir koalisyonu biz destekleriz. Oturup ilkeleri konuşacağız, oturup partileri konuşmayacağız. Koalisyonda da olsak, muhalefette de olsak biz bu ilkelerimizden vazgeçmeden siyaset yapmaya devam edeceğiz.

AKP İÇİNDEN DE BÜYÜK BİR İSYAN BAŞLAYACAKTIR

Bir de politikanın reel durumu var. Bugünden bakıldığında ne görüyorsunuz koalisyona ilişkin?

Türkiye'de artık AKP baskısının, AKP zulmünün 1 Kasım itibariyle çok büyük darbe alacağını ve gerileyeceğini düşünüyorum. AKP içinden de büyük bir isyan başlayacaktır. Kimse bunu unutmasın. 5. parti mi olur, yeni bir kongre mi olur, bilmiyorum ama Erdoğan'ın gücü artık sınırlanmış olacak. Davutoğlu'nun siyaset sahnesinden silineceğini düşünüyorum. Zaten umut vaat eden bir siyasetçi değil. AKP kendi içinden yeni bir dalga üretecek, bu da Türkiye'yi rahatlatacaktır. CHP, kendi içinde tartışma yaşayan, biraz yenilenmeye çalışan bir AKP ve HDP yeni bir umut yaratabilir. Böyle bir parlamento şekillenmesi iyi olur Türkiye açısından. Ama bunların hepsi yüzde yüz olacak diye bir şey yok. Biz olsun diye zorluyoruz, zorlayacağız.

AKP'nin tümden marjinalleşmesini, etki gücünün azaltılmasını mı istiyorsunuz yoksa bu yönetimin gitmesini mi?

Bizim bir partiyi tamamen ortadan kaldırmak gibi bir anlayışımız yok. Bir anlayışa karşı mücadele ediyoruz. AKP yüzde 35-40 bandında sürekli oy alabilen bir parti. AKP'ye oy verenler de Türkiye'nin bir gerçeği. Biz bu partinin anlayışı ile mücadele ediyoruz, o anlayış düzeldikten sonra yüzde 50 de alabilir, yüzde 5 de. Bu bizi ilgilendirmez, halkın vereceği karardır. Ama anlayış böyle olduğu müddetçe biz ona karşı amansız bir mücadele yürüteceğiz.

ERDOĞAN 1 KASIM SONUÇLARINI KABUL EDECEK ARTIK

1 Kasım sonrasında ne olacak?

Türkiye açısından 7 Haziran'ın rövanşıdır. 7 Haziran sonrasında insanlar kısmi bir nefes almıştı. Şimdi yine bir nefes alacaklar. Çünkü insanlar şundan korktu: Tayyip Erdoğan seçimle de gitmiyor. 1 Kasım'dan sonra kabul edecek artık. Bir koalisyon ihtimali çok güçlüdür ve kurulacak. Türkiye'yi bir müddet koalisyon yönetecektir. Ama tahminim; seçimler yine 2019'da normal zamanında yapılmayacak. Koalisyon 3.5 yıl götüremez ülkeyi. Daha kısa süreli koalisyon olup bir seçim daha görür Türkiye, ondan sonra taşlar yerine oturur.

Dediğiniz gibi olmadı, Erdoğan sonuçları kabul etmedi. HDP ne yapar?

Yeniden seçime doğru parlamentoyu götürmek isterlerse, bu Cumhurbaşkanı'nın alacağı kararla ilgilidir. Yetkisi var, koalisyon süresinde kurulamazsa yeniden seçime götürür. Bu durumda Türkiye siyasi yelpazesi daha ciddi düşünmek zorunda. Üçüncü bir seçim de artık AKP'yi geriletmek değil, siyaseten AKP'yi sıfırlamak temel hedef haline gelmeli. Barış bloku, demokrasi bloku önüne yeni, ortak bir program koyabilir. Fakat bunu şimdiden konuşmak çok doğru da değil. Öyle bir ihtimal çıkarsa biz hazırlıklarımızı duruma göre yaparız. Korkmuyoruz.

OPERASYON AKP-DAİŞ İŞBİRLİĞİNİN BİTTİĞİ ANLAMINA GELMİYOR

Birkaç gün önce Amed'de DAİŞ'lilerin kaldığı bir eve polis baskını oldu. 7 DAİŞ'li öldürüldü. AKP'nin DAİŞ politikasında bir değişiklik söz konusu mu sizce? AKP DAİŞ ile hesaplaşıyor mu yoksa Ankara katliamındaki sorumluluğundan mı kurtulmaya çalışıyor?

AKP'nin DAİŞ politikası değişmemiştir. Keşke değişse. Stratejik bir değişiklik söz konusu değil. Ancak Amed'deki DAİŞ operasyonu ilginçtir. Hala öldürülenlerin kimlikleri açıklanmış değil. Kimliklerin açıklanmasıyla birlikte ve sağ olarak yakalananların örgütler bağları biraz netleşirse, yorum yapmak daha kolay olabilir. Fakat bu spesifik bir operasyona benziyor. Ya kontrolden çıkan ya da bu süreçte gözden çıkartılan bir birim olabilir. Ya da başkasına bağlı çalışan bir DAİŞ birimi olabilir. Çünkü DAİŞ'in tamamı AKP'ye bağlı değildir. Fakat operasyonun ilginçlikleri var. Mesela operasyonda iki polisin yaşamını yitirdiği söyleniyor. Ancak operasyon devam ettiği saatlerde o iki polisin cenazesi kaldırıldı. Operasyonun 04.00'de başladığı ve 10 saat sürdüğü söyleniyor. Bu durumda operasyonun öğleden sonra 14.00'e kadar operasyonun sürmesi gerekiyor. Acaba, o iki polis orada öldürülmedi mi? DAİŞ operasyonunda yaşamını yitiren polis yok mu acaba? Başka yerde vurulan polislerin cenazesi mi DAİŞ operasyonunda öldürülmüş gibi kaldırıldı? Bilemiyorum. Daha operasyon devam ederken önceden hazırlığı yapılmış Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde bir cenaze töreni sabahın 11.00'de yapılıyor ve hemen memleketlerine uğurlanıyor. Çok dikkatimi çekti, şüphe uyandırıcı bir şey. Olay dediğim gibi olmayabilir de. Ama rutin uygulama böyle değil. Operasyon sürerken cenaze kaldırılmaz. Kaldı ki otopsisi bile o kadar kısa sürede yapılamaz. Ailelerin gelmesi bile o kadar kısa sürede sağlanamaz. DAİŞ'lilerin kimlikleri, Türkiye'de hangi siyasi parti ile bağlantılarının olduğu açıklanmadı. Ama bu operasyon AKP-DAİŞ işbirliğinin bittiği anlamına gelmiyor.

TSK'nın YPG mevzilerine yönelik saldırıları oldu. Ne oluyor sizce?

AKP uluslararası topluma, “Kürt bölgelerinde istikrarsızlık yaratabilirim. Cerablus operasyonuna engel olurum. Beni ikna etmeden Cerablus'un PYD ve diğer ortak güçler tarafından IŞİD'den temizlenmesine ben destek vermem” mesajını vermek istiyor. 'Bana biat etmek dışında çareniz yok. Kürt oluşumu isteseniz de istemeseniz de Türkiye'nin müdahalesi ile karşılaşacak” diye de Kürtleri tehdit etmek istiyor. Bunları yaparken “Ben IŞİD'den yana değilim” görüntüsü oluşturmaya ve uluslararası desteği yanına almaya çalışıyor. Fakat bunların hepsi Türkiye açısından çok boş, sonuçsuz, faydasız atraksiyonlar. Kimse ciddiye almıyor Davutoğlu'nu, Erdoğan'ı. Bazı liderler görüşüyor, ancak onlar da mülteci sorununa ilişkin konuşuyor.

İNŞALLAH 1 KASIM'A DA CERABLUS'UN TEMİZLENMESİ DENK GELİR

7 Haziran'da Rojava'daki gelişmelerin Türkiye'deki gelişmelerle ve HDP'nin başarısı ile de bağlantılı olduğunu gördük. 1 Kasım seçimlerinin sonucu ne olur Rojava'ya?

Rojava'da IŞİD'e karşı başarı, Türkiye'de birçok çevreyi derinden ve olumlu etkiledi. Herkes Kürtler'in hem ideolojik duruşunu hem çizgisini pratikte ne görmüş oldu. IŞİD'e karşı en görkemli duruşu sergileyenler bu çizgi sahipleridir. Bunun Türkiye'de HDP tarafından da açıkça savunulması insanlarda cesarete yol açtı. Kobanê zaferi, büyük bir toplumsal etki yarattı. Til Ebyad'ın kurtuluşu 7 Haziran seçim zaferine denk geldi. İnşallah 1 Kasım'a da Cerablus'un temizlenmesi denk gelir.

1 Kasım'dan sonra çözüm sürecinin başlayabileceği yönünde bir açıklamanız var. Bu bir yorum mu yoksa bildiğiniz somut bir şey mi var?

Yorumum bu. Bilgiye dayalı değildir. Biraz da bu tür mesajlarla siyaseti ve kamuoyunu buraya odaklamaya çalışıyoruz. Çünkü toplum müzakereyi istiyor, siyaseti de buraya yönlendirmeye çalışıyoruz. Seçimden sonra koalisyon seçeneği ne olursa olsun yeniden müzakereyi gündeme alacağımızın işaretlerini veriyoruz. Sayın Öcalan'ın seçimden sonraki durumu yeniden okuyup değerlendirip, Türkiye siyasetine bir mesaj gönderebileceğini düşünüyorum.

Nasıl olacak bu dediğiniz bu ağır tecrit altında?

Kendisi biliyorsunuz bütün gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Çözüm ve barış adına en küçük bir umut doğduğunda o fırsatı mutlaka değerlendirir. Kendisi bir mücadele ve direniş insanıdır, aynı zamanda bir barış müzakerecisi ve barış insanıdır. İmkan doğduğunda onu doğru değerlendirir. 7 Haziran seçimleri sonrasında kendisi de imkanının olmadığını görmüştür ama 1 Kasım seçimlerinin sonrasında eğer bir ihtimal doğar ve yeni olacak koalisyonla yeni bir müzakerenin mümkün olabileceği ihtimalini bile sezerse mutlaka ya mektup aracılığıyla ya başka bir yöntemle dışarıya bir mesaj gönderecektir. Bu da benim okumam, bilgiye dayalı değil.

SON MESAJ SAYIN ÖCALAN'IN AKP'YE KARŞI DİRENDİĞİNİN ÖRNEĞİ

Avukatlarına gönderdiğini son mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ağır tecrit her şeyden önce hükümetin çaresizliğinin bir göstergesi. Sayın Öcalan'ın İmralı'da AKP politikalarına karşı direndiğinin de bir somut örneği. AKP, kendi işine yarayacak bir tek cümle çıkacağına inansa heyetleri peş peşe gönderirdi adaya. Ama şu anda kendi politikasının İmralı'da duvara çarptığını görüyorlar, tecridi bu yüzden uyguluyorlar. Aynı zamanda bir tür cezalandırma olarak kullanmak istiyorlar. Çok ahlaksız ve hukuksuz bir tecrit olarak değerlendirdik. Bu imkanlarda Sayın Öcalan'ın avukatlarına mektup yazarak tecride dikkat çekmesi, bu koşullarda savunmanın mümkün olmadığını belirtmesi aynı zamanda genel siyasete bir mesajdır. O cümleyi sadece dava ile ilgili düşünmemek lazım. Koşullar değişmediği müddetçe barışı savunmanın çok mümkün olmadığını düşünmek lazım. Kendi hukukunu ve hakkını mahkeme karşısında savunamayan bir kişi bu koşullarda halkının barış hakkını nasıl savunacak. 'Müzakerenin koşulları henüz yoktur' gibi anladım o mesajı.

Bu durumda müzakere yeniden nasıl başlayacak?

Şu anda tecridi uygulayan AKP ama seçimden sonra AKP tek başına hükümet değil. Oluşabilecek yeni seçenekler, görüşme trafiğinin yeniden başlaması ile ilgili adım atabilir. Örneğin biz iktidarda koalisyon ortağı olabilirsek bu mümkün olabilir.

1 Kasım öncesinde son mesajınızı alayım.

1 Kasım seçimleri 7 Haziran'ın bir tekrarı ama ondan daha önemli. Dolayısıyla bütün kardeşlerimiz seçmenlerimiz koşulları ne olursa olsun sandığa gidebilmek için hazırlığını yapmalı. Oyunu mutlaka herkes kullanmalı. Bize eleştirisi olanlar var, biliyorum. Yetersizliğimizi tartışanlar var. Bunların hepsinin farkındayız. Bir bütün olarak, hareket olarak bazı eksikliklerimiz ve yanlışlarımız olabilir. Ama çok iyi niyetle, fedakarca bir halk direnişi ortaya koyduk, hep birlikte yaptık bunu. Dolayısıyla bugün bu yanlışları ve bazı uygulamalardan kaynaklı sorunları tartışma ve bunu sandığa gitmeme gerekçesi yapmak doğru değil. Bir kişi bile olsa bunu yapan mücadeleye büyük haksızlık yapmış olur. Hepimiz önce bir sandığa gidelim, sandıkta gereğini yapalım. Kendi iç sorunlarımızı da dışa karşı eksikliklerimizi de cesurca tartışabilecek bir özgüvene sahip bir hareketiz. Bu unutulmasın. Herkesi bir kez daha sandığa, oyuna sahip çıkmaya davet ediyorum.




Kaynak: ANF

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 936 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI