Bugun...



Diken-Minez Bayülgen'in Ekonomist gazeteci ve yazar Cüneyt Akman'la söyleşisi

Uzun zamandır iktidarın iç ve dış politikadaki hatalarla ülke ekonomisini zora soktuğu konuşuluyordu. Şimdilerdeyse dış politikasını değiştirmek için adımlar atan hükümetin aynı gün hem İsrail hem de Rusya ile yakınlaştığına şahit olduk. Peki, iktidarın dış politikadaki ısrarlı yanlışlardan geri adım atması Türkiye ekonomisini kurtarmaya yetecek mi?

facebook-paylas
Tarih: 11-07-2016 03:28

Diken-Minez  Bayülgen'in Ekonomist gazeteci ve yazar Cüneyt Akman'la söyleşisi

Uzun zamandır iktidarın iç ve dış politikadaki hatalarla ülke ekonomisini zora soktuğu konuşuluyordu. Şimdilerdeyse dış politikasını değiştirmek için adımlar atan hükümetin aynı gün hem İsrail hem de Rusya ile yakınlaştığına şahit olduk.

Peki, iktidarın dış politikadaki ısrarlı yanlışlardan geri adım atması Türkiye ekonomisini kurtarmaya yetecek mi?
Türkiye’den kaçan büyük holdingler neden farklı ülkelerde yatırım yapıyor?
Vatandaş ekonomik krizle boğuşurken, nasıl oluyor da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) olumlu sonuçlar açıklayabiliyor? Böylesine çalkantılı bir ekonomide kendimizi korumak için tasarruflarımızı nereye yatırmalıyız?

Bu soruları ekonomist, gazeteci ve yazar Cüneyt Akman’a Diken-Minez  Bayülgen'in sordu

‘Türkiye, dünyanın kara para komisyoncusu oldu’

AKP’yi 14 yıldır tek başına iktidarda tutan şey ‘ekonomik’başarısı oldu. Ancak iç ve dış politikadaki yanlışlar ekonomiyi çökertince, AKP can havliyle İsrail ve Rusya ile barıştı. Kulislere göre de şimdi Mısır ve Suriye ile barışmanın yollarını arıyor. AKP’nin dış politikadaki hatalarından dönmesi sizce ekonomiyi düzeltebilecek mi?

Bence AKP ekonomide başarılı olmadı. Hatta Türkiye ekonomisi en kötü ortalama büyümeyi AKP döneminde yaşadı. Ama şu da var; AKP, büyük bir krizin akabinde iktidara geldi ve ülke ekonomisi dibe vurmuştu. İşte böyle durumlarda o ülkede ‘pinpon topu etkisi’yaşanır.

Pinpon etkisinde ne yaşanır?

Şiddetli krizlerden sonra ekonomide ani bir yükseliş olur. Yani başa kim gelirse gelsin, işe yarar. Dolayısıyla bu yükselişi AKP’ye ve‘onun başarısına’ mal etmek doğru değil. 2002 ile 2007 arasında iktidarda kim olsa ekonomi yükselecekti.

2007’den bu yana dokuz yıl geçti. AKP’nin ekonomi politikaları nasıl ayakta duruyor peki?

AKP ekonomisi, olabilecek her türlü usulsüzlükle ayakta durmaya çalışıyor. Öyle ki, Türkiye kara paranın dünya çapındaki komisyoncusu haline geldi. Mesela 2010’da Türkiye’ye, İran ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi paraları gibi ‘özel, garip paralar’ girip çıktı. Kısacası acayip işler dönüyor çünkü AKP iktidarı gerçeklerin farkında.

Hangi gerçeklerden bahsediyorsunuz?

AKP, seçmenine para vermeyi kessin, ertesi gün iktidardan düşer. Dünyadaki bütün muhafazakar sağ iktidarlar için bu böyledir. Baba gibi para dağıtırsın, para vermediğin an, ‘ailenin evlatları’ seni döve döve indirir.

Dış politikadaki barış hamlelerine dönecek olursak; Türkiye’nin ekonomisi sadece dış politikayı düzelterek toparlanır mı sizce?

Bakın, Türkiye’nin ekonomisinde iki temel sorun var. Birincisi, Türkiye çalışan nüfusunu artıramıyor. İstihdama katılım oranları içler acısı. Mesela yurtdışında kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 60 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 30’larda. Ayrıca istihdam edilen insanların çoğu da verimli üretim yapamıyor. İkinci sorunsa sermayede yaşanıyor. Türkiye büyüyor gibi gözüküyor ama sermaye mallarına bir bakıyorsunuz; artmıyor bile. Zaten bu büyüme rakamlarında bir tuhaflık var.

‘Kişi başına geliri bir gecede artırıyorlar’

Halkın ekonomisi kötü giderken, devletin istatistik kurumu TÜİK hep olumlu rakamlar bildiriyor. Bu çelişkili durumu siz nasıl açıklıyorsunuz? 

Biz iktisatçılar, zaman zaman TÜİK’in açıkladığı rakamlara şaşırıyoruz. Çünkü o rakamlar, daha önce yine kendi açıkladıkları rakamlarla çelişiyor. Evet, bazı rakamları şişirmek mümkün. Tabii, bu yapılıyor…

Neden yapılıyor?

Çünkü Türkiye ekonomisi büyük ölçüde yabancı fon akımlarının akıntısına bağlı bir ekonomi. Türkiye şu anda yurtdışından kredi bulmanın derdinde. Bunun için de ‘büyüme hikayesi’ yaratması lazım. Bu hikaye nasıl yazılır? Dış borç düşük gösterilir, ki aslında çok yüksek bu rakam. İç kredi yöntemiyle ekonomik büyüme şişirilir. Sonuçta şu oldu: Bu ülkede insanlar aşırı borçlu hale geldi! Düşünün, Merkez Bankası’nın faiz indirmesine rağmen ne bankalar yeni kredi verebiliyor, ne de insanlar yeni borç alabiliyor. Çünkü elde para yok. Bir de TÜİK durmadan tanım değiştiriyor.

Hangi tanımlar değiştiriliyor?

Mesela “Bundan sonra işsizliği böyle değil, şöyle hesaplayacağım” diyor. “Neden böyle yapıyorsun” diye soruyoruz. “Artık Avrupa’ya uyum sağlamaya karar verdik” diye yanıt veriyor. Unutmayın, Türkiye’nin kişi başı geliri 10 bin dolara bir gecede yükseldi. Tanımını değiştirdiler, gelir anında arttı.

Şimdi Rus turistlerin tekrar gelmesiyle, turizm gelirlerinin anında artması bekleniyor. Türkiye’nin ekonomisi sadece turizmle kurtulur mu?

Turizm çabuk toparlanır. Ama Türkiye’nin ekonomisi sadece turizmden dolayı mı bozuldu? Türkiye cari açığını normal seviyede tutabilmek için turizme muhtaç fakat Rusya sadece turizmi vurmadı ki. Yurtdışındaki ihalelerin önemli bir kısmı Rusya’daydı ve 3- 4 milyar dolar civarında taahhüt geliri vardı. Ayrıca, Türkiye’nin Rusya ile düşman pozisyona gelmesi, bizim ülkeye yatırım yapacak herhangi biri için de problemdir. Çünkü bu şekilde güvenli ülke klasmanına giremezsiniz.

Üniversiteli işçiler daha kötü durumda

7 Haziran seçimlerinden bu yana peş peşe katliamların yaşandığı, canlı bombaların patladığı, yüzlerce sivilin öldüğü, iç güvenliğin yitirildiği bir ülkede ekonomi iyi gider mi?

Soru, cevabı da içeriyor. Türkiye öyle hallere getirildi ki… Bankalar batmadığı zaman ekonomi için “İyi ya işte” deniyor. Devlet emekli maaşlarını ödüyor, “Tamam işte, daha ne istiyorsun” gibi deli saçmalıkları neticesinde ortaya, ‘Türkiye’de ekonomi iyi gidiyor’ tablosu çıkarılıyor. Bir de köprü möprü inşa ederek birtakım göz boyayıcı işler yapıyorsunuz, artık daha ne olsun! Oysa işsizlik rakamları ortada. Özel sektör tasarrufları yüzde 12’ye düşmüş.

Bu ne anlama geliyor?

Yani özel sektör yatırım yapmıyor ancak borç almak zorunda. Yurtiçi ve yurtdışı borçlarsa sınıra dayanmış durumda. Kısacası ekonomi ne gerçek anlamda büyüyor, ne de teknolojik bir atılım yapılıyor. Hele işçilerin durumu…

Mavi yakalıların durumu mu? 

Artık beyaz yakalı işçilerin durumu daha kötü. Bilgisayar operatörleri, mühendisler vb. de artık çok kötü şartlarda çalışıyor. İşçiler aşırı derece sömürülüyor.

Oysa başbakan dahil, AKP’deki bütün bakanlar hala hükümetin ekonomik başarısıyla övünüyor. Vatandaşsa tam aksini söylüyor. Çiftçiden turizmciye, nakliyeciden tekstilciye, küçük esnaftan müteahhide herkes feryat ediyor. Toplumda herkes krizde ama iktidara göre ekonomide kriz yok. Bu mümkün mü?

Değil tabii ki.  Türkler artık yurtdışında yatırım yapıyor. İnsanlar Türkiye’de yatırım yapmaya çekiniyor. El konulacağı ihtimalinden korkuyorlar.

Dediğiniz gibi Türkiye’de sadece yabancı yatırımcı değil, ilk kez yerli yatırımcı da ülkeden kaçıyor. Büyük holdingler yurtdışında yatırım yapıyor. AKP, dış politikadaki hatalarından dönüyor diye, onlar da geri dönecek mi?  

İnsanlar artık bu ülkeye ancak hukuk ve siyaset düzelirse döner. Çünkü bir ülkenin ekonomisi, hukuk ve siyasetle bir aradadır. Bir ekonomi, Kuzey Kore’deki gibi diktatoryal yönetimlerle de büyür ama yaratıcı büyüme konusunda ciddi problemler yaşar. Birçok bakımdan son derece elverişsiz olmasına rağmen bugün hala en büyük teknolojik atılımları niye Amerika gerçekleştiriyor? Niye Facebook başka yerden değil de ABD’den çıkıyor?  Çünkü dünyada, hukukun olmadığı hiçbir yerde ekonomi gerçek anlamda büyüyemez.

Türkiye’den şiddetli bir kaçış yaşanıyor

Türkiyelilerin, servetlerinin önemli bir bölümünü yurtdışında tuttuğu hep söylenirdi. Bugün, paralarını yurtdışında tutan insanların sayısında artış oldu mu peki?

Hem de nasıl! Eskiden beri Türkiye’de insanlar bu ülkeye güvenmezdi. Bu yüzden de paraları yurtdışında tutarlardı. Hatırlayın, “Türklerin dışarda 80-100 milyon dolar civarı parası var” denirdi. Tabii Türkiye’deki yatırım olanakları insanları sınırlıyor ve doğal olarak yurtdışındaki olanaklara yönelim başlıyor. Bu olumsuzluklar hep vardı ama şimdi yeni olan şey şu; Türkiye tarihinde bu denli şiddetli bir kaçış daha önce hiç yaşanmadı.

Ekonominin büyümediği, aksine dolar olarak küçüldüğü, ihracatın da iyice düştüğü  dikkate alınırsa; Türkiye ekonomisi sizce bugün krizde mi? Değilse bugün yaşadığımız ekonomik durumu nasıl tanımlarsınız? 

Krizi biraz açmam gerekiyor. Kriz olduktan sonra ya düzelir ya da depresyona girersiniz. Türkiye şu an kronik depresyonda. Ülkede her an yeni bir ekonomik kriz yaşanabilir. Ne de olsa bunun için arkadaşlar ellerinden geleni yapıyor.

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda üç canlı bomba kendini patlattı. Çok sayıda insan öldü. Dolar ise  2.98’lerden 2.88’lere düştü. Yani Türk Lirası değerlendi. Bu nasıl oluyor? 

Türkiye’de şöyle bir eğilim var; bazı büyük fonlar ve para sahipleri, dolar ne zaman 2.95- 2.96’lara gelse, 2.88’e ineceğini düşünüp bozdurur. Dolar 2.86 olduğundaysa bu kez dolar almaya başlar. Dolar yine geçenlerde olduğu gibi 3 lirayı zorlar ve altına inmezse bu insanların tamamı, 3.20’ye kadar dolar almaya başlayacaktır.

Yine de vatandaş, iktidarın ekonomik rakamları ve söylemlerini ikna edici bulmuyor olmalı ki, bankalardaki mevduatını TL’den dolara çeviriyor. Yani dolara kaçıyor. Sizce doların değeri ne olacak? 

Her yıl dünyadaki büyük dolar tahmincileri doların değeri konusunda tahminde bulunur. Bunların büyük kısmının tutturabildiğiniyse henüz görmedim. Her yıl ancak biri tutturur, o senenin meşhuru da o olur. Ertesi seneyse bu defa en çok kaybeden‘o’ olur. Döviz tahmini yapabilmek için elde, gerçek bir iktisat aleti yoktur aslında. Sadece ‘yarı temenniler’ vardır.

Vatandaş, bu sıkışan ekonomide kendini korumak için tasarruflarını nereye yatırmalı? Gayrimenkule mi, altına mı, dövize mi, borsaya mı?

Vatandaş her zaman “Ev alayım” der. Bu da devletin işine gelir. Türkiye’de herkes biliyor ki, şuan 15 milyon nufüslu İstanbul, yarın 25 milyon olacak ve emlak fiyatları artacak. Halk da çaresiz, parasını başka nereye yatıracak? Bakın, bugün mevduata ödenen para yüzde 8 civarında. Yani bankaya paranızı yatırın, 15 sene içinde sıfırlarsınız. E, dövize yatırsanız üzerinde bir kontrolünüz yok. Dolayısıyla vatandaş için en güvenli seçim yine gayrimenkul oluyor.

Borsa bir grup yabancı fonun elinde

Dolar gibi borsa da ‘katliamlarda’ tuhaf bir şekilde yükseliyor. Aynı zamanda TL değerlendiği için faiz de düşüyor. Türkiye’de borsa herkesin kolaylıkla oynayabileceği bir alan mı?

Borsa tam bir felaket. Türkiye’deki borsa ‘Mısır piyasası’ gibidir. Böyle olmasının sebebiyse kuşkusuz ülkedeki otoriter yapı. Bir kere Türkiye, sermaye piyasasını son derece kötü yöneten ülkelerden biri. Bu ülkedeki Sermaye Piyasası Kurulu Mevzuatı baştan aşağı yasaklar manzumesidir. Ancak iktidara yakın birilerini araya sokarsanız açılamayacak şirketler halka açılır. İktidar da buna gerekçe olarak, “Ben yatırımcıyı korumak istediğim için böyle yapıyorum” diyor.

İktidar, borsadaki küçük yatırımcıyı gerçekten koruyor mu? 

Birini dahi korumuşluğu yok. Batan batana o yüzden de. Borsa, kumarhaneden beter bir hale geldi. En iyi borsa tahmincilerinden biriyimdir, ben bile artık neler olacağını kestiremiyorum.

İstanbul borsasında tam olarak ne yaşanıyor? 

Her gün manipülasyon, her gün spekülasyon… Borsa, Türkiye’yi doğru dürüst tanımayan bir grup yabancı fonun elinde. Bu koşullar altında da borsaya kim yatırım yapar ki? Bakın, 20 yıl önce bir milyon civarında aktif hesap vardı. Peki, şimdi sayı kaç? Aynı! Çünkü güven yok.

Dolar sonbahar da 3.30 olabilir

ABD ekonomisi bile her ay işsizlik rakamlarıyla adeta hop oturup, hop kalkıyor. ABD başkanlarının başarısı işsizlik rakamlarının düşüklüğüyle ölçülüyor. Türkiye ise işsizlikte kendi kategorisinde rekor kırdı ve dünya dördüncüsü oldu. Son haberler işsizlerin 2001 krizindeki gibi 1 milyona dayandığını gösteriyor. Ekonomi ve iktidar bu rakamlardan nasıl etkilenmiyor?

Türkiye’de şuan en şiddetli hissedilen şey ‘hukukun yıkılışı’. Bakın, tehlike çok yakın!

Hangi tehlike?

Uluslararası fonlar aniden kesilebilir. ABD Merkez Bankası (FED), iki faiz daha artırırsa Türkiye’de doların değerini biz 3.30 dan konuşuruz. Ve muhtemelen de FED, bu söylediğimi sonbaharda yapacak. İşsizlik demişken; Türkiye’de çalışanların da çok azı gerçek iş yapıyor.

Nasıl yani?

19’uncu yüzyıl iktisatçılarından biri şöyle demişti: Memleketteki bütün papazlar aynı anda ölmüş olsa, ülkede büyük bir sorun çıkmaz. Ama tüm mühendisler aynı gün ölse, büyük problem olur. İşte buna benzer bir durum da Türkiye’de var. İnsanlar çalışıyor gözüküyor ancak bu kesimin büyük kısmı kalifiye değil ki. Türkiye sadece işsizlik problemi yaşamıyor, mevcut işgücünü de saçmasapan kullanıyor. Nitelikli iş gücü çok az, olan da hiç olmayacak işlerde. Örneğin öğretmenler… Çoğu atanamıyor. Demek ki fazla öğretmen yetişmiş. Atananlara bakıyorsunuz, İmam Hatip Lisesi mezunları ya da ziraat mühendisleri. Başka alanda verimli olacak insanları alıp buraya koymuşsunuz.

AKP, hukuku değiştiriyor çünkü yakında para dağıtamayacak

Türkiye’de insanlar fakirleşiyor, milli gelir son yıllarda düşüyor. Kişi başına gelir, 2007’deki rakamlara geriledi ve 9 bin dolar oldu. AKP’nin 2023 hedefiyse hala 25 bin dolar. AKP sizce neye güveniyor? 

Bir şeye güvendiği falan yok. Artık “Ben bu işi ekonomiyle götürürüm” diyemiyor. O iş, iki sene önce bitti. AKP artık uzatmaların sonuna yaklaştığını biliyor. Bunun içinde yarın ekonomi bozulsa dahi, kendisini asla iktidardan indiremeyecekleri bir siyasi ortam yaratmaya çalışıyor. Çok yakında insanlara eskisi gibi para dağıtamayacak. Bu yüzden de seçimle indirilemeyecek bir hale gelmek istiyor. Yüksek yargı, bürokrasinin değişmesi, kanunların demokrasiyle bağlarının kalmaması gibi atılımlar, hep bundan. Halk artık yarın “Açız” diye gösteri yapsa, tepesine cop indirecek.

Peki, böyle bir tabloda Türkiye dışarıdan bakıldığında yatırım yapmak için güvenli bir ülke olabilir mi?

Hedefi de o zaten. Tek düşündüğü otoriter bir sistem yaratmak. Yatırımcılar dışarıdan baksın, bir zamanların Güney Kore’sine benzetsin ve para gelsin.

Uluslararası yatırımcılar Türkiye ekonomisinin çok kırılgan olduğuna dikkat çekiyor. Sizin de başta söylediğiniz gibi özel sektörün borçları hiç olmadığı kadar yüksek. Türkiye ekonomisi düzelebilecek mi? 

Önümüzdeki 10, 15 sene zarfında Türkiye’nin hala çok ciddi imkanları olduğunu düşünüyorum.

Ekonomi, erken seçimle bozulamayacak kadar kötü

Ne gibi imkanlar bunlar?

Borsada bile yapacağınız birkaç değişiklik, insanların yatırımları sadece gayrimenkule yapmalarının önüne geçebilir. Güven artar. Ayrıca Türkiye her şeye rağmen belli tarım ürünlerinde gayet iyidir. Ama tarım alanlarındaki köyler, kasabalar emeklilik cenneti oldu. Köylerde üretim yapılamıyor artık. Et fiyatlarını görüyorsunuz… Halbuki Türkiye et üretecek imkanları çok kuvvetli bir ülke. Sanayi açısından da öyle. Güçlü bir potansiyeli var. Genç ve iyi eğitim almış milyonlarca insana sahip. Adam ‘a’ işinde eğitim almış, siz götürüyorsunuz onu ‘z’ işinde çalıştırıyorsunuz. Dünyada eğitim aldıkça iş bulma şansı artar, Türkiye’deyse eğitim aldıkça iş bulma şansınız azalıyor. Bu kaynakları bir parça doğru kullansanız, Türkiye rahatlıkla yüzde 8 büyür.

AKP’nin erken seçime gideceğinden söz ediliyor. Ekonomi, erken seçimle daha da sarsılmaz mı? 

Ekonominin daha neresi bozulacak ki, erken seçim etkilesin. İnsanlar seçim nedeniyle yatırımlarını bekletmezler çünkü son rakamlara göre zaten yatırım yapmıyorlar. O yüzden erken seçimin etkisi marjinal kalır.

 
 
 
 
 
 



Kaynak: Diken

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 2675 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI