Bugun...


Neoliberalizm altında, Kendi Zalim Patronunuz Olabilirsiniz
Tarih: 27-03-2019 03:51:05 Güncelleme: 10-04-2019 04:09:05 + -


Thomas Curran ve Andrew Hill'in Psikolojik Bültendergisindeki yeni bir çalışmasında mükemmeliyetçiliğin arttığı tespit edildi. Her iki psikolog da yazarlar, “son nesil gençlerin başkalarının kendilerinden daha fazla talep ettiklerini, başkalarının daha fazla talep ettiklerini ve kendilerinin daha fazla talep ettiklerini algıladıkları” sonucuna varmıştır.

facebook-paylas
Tarih: 27-03-2019 03:51

Neoliberalizm altında, Kendi Zalim Patronunuz Olabilirsiniz

Neoliberalizm altında, Kendi Zalim Patronunuz Olabilirsiniz

 

Yakın zamanlarda tamamlanan bir araştırmaya göre, yeni bir psikolojik hastalıkta endişelendirici bir yükseliş var. Buna “Neoliberal Mükemmeliyetçilik” diyebilirsiniz.

Thomas Curran ve Andrew Hill tarafından Psychological Bulletin dergisinde yayınlanan bir araştırma, mükemmeliyetçiliğin yükselişte olduğu kararını ortaya koymuştur. İkisi de psikolog olan yazarlar, yeni nesil gençlerin, diğer insanların onlara, başkalarına ve kendilerine karşı daha talepkâr olduklarını algıladıkları sonucuna varmıştır.

 

Bu artan mükemmeliyet iştahının altında yatan sebebe gelince, Curran ve Hill lafı gevelemiyorlar: “Bu, neoliberalizm.” Neoliberal ideoloji rekabete tapar, dayanışmadan caydırır, hırsı teşvik eder ve kişisel değeri profesyonel başarıya bağlar. Beklenildiği gibi, bu gibi değerler tarafından yönetilen toplumlar insanları epey yargılayıcı ve yargılanmaktan korkar hale getirir.

 

Psikologlar mükemmeliyetçilikten tek boyutluymuş gibi bahsederlerdi – yalnızca kişinin kendisinden kendisine. Hala da başka birinin mükemmeliyetçi olduğunu söylediğimizde kullandığımız, konuşma dilindeki anlamı bu. Ancak geçtiğimiz onlarca yılda araştırmacılar bu kavramı genişletmenin verimli olacağını fark ettiler. Curran ve Hall kendine yönelik, başkalarına yönelik ve toplum tarafından belirlenen olmak üzere üç tip mükemmeliyetçiliği kapsayan çok boyutlu bir tanım kullandılar.

 

Kendine yönelik mükemmeliyetçilik, kişinin kendisini gerçekçi olmayan bir derecede yüksek standartta tutma eğilimiyken, başkalarına yönelik mükemmeliyetçilik ise başkalarına karşı gerçekçi olmayan beklentiler taşımaktır. Ancak Curran ve Hall der ki, “Toplum tarafından belirlenen mükemmeliyetçilik, üç boyutlu mükemmeliyetçiliğin en zayıflatıcısıdır.” Bu devamlı olan – ve tamamen temelsiz olmayan – herkesin seni silebilmek için hata yapmanı beklediği hissinden kaynaklanan paranoya ve endişeyi açıklar. Başkalarının imkânsız beklentilerini böylesine aşırı bir şekilde algılama; sosyal yabancılaşma, kendini nörotik bir biçimde inceleme, değersizlik ve utanç duygusu ve “patolojik kaygı ve negatif sosyal değerlendirme korkusu tarafından boğulmuş, eleştiri ve başarısızlığa karşı olan alınganlığı ve eksikliklerine olan odağı ile karakterize edilebilecek bir benlik algısı” gibi şeylere yol açar.

 

Mükemmeliyetçilik olgusunun kültüre ne kadar bağlı olduğunu ölçmek adına Curran ve Hall farklı kuşaklardaki eğilimlere bakarak ellerindeki psikolojik veri üzerinde meta-analiz gerçekleştirdiler. Birleşik Devletler, Birleşik Krallık ve Kanada’da 1989’dan sonra doğan insanların daha önceki kuşaklara göre her üç tür mükemmeliyetçilikte de daha yüksek skorlar aldıklarını ve skorların zamanla doğrusal bir şekilde yükseldiklerini buldular. En büyük değişimin bulunduğu boyut, diğer ikisinden iki kat daha hızlı yükselen toplum tarafından belirlenen mükemmeliyetçilikti. Diğer bir deyişle, gençlerin akranları ve geniş ölçekte kültür tarafından sertçe yargılandıkları hissi her geçen yıl büyümeye devam ediyor.

 

Curren ve Hall, bu değişimi neoliberalizmin yükselişine ve onun kuzeni meritokrasiye atfediyorlar. Neoliberalizm, mallara bir değer verebildiği piyasa tabanlı metotları tercih ediyor ve adlandırabildiği her şeyi mal olarak adlandırıyor. 1970’lerden beri, neoliberal politik-ekonomik rejimler sistematik olarak kamu mülkiyeti ve toplu sözleşme gibi şeyleri serbestleşme ve özelleştirme ile değiştirmiş, toplumun yapısında bireyi grubun üstünde tutmuştur. Bu sırada meritokrasi – toplumsal ve profesyonel statünün bireyin zekiliği, çalışkanlığı ve erdemliliğinin direkt sonucu olduğu fikri – izole edilmiş bireyleri yükselmede başarısızlıklarının doğal olarak değersiz olduklarını gösterdiğine ikna etmiştir.

 

Yazarlara göre neoliberal meritokrasi, bitmek bilmeyen bir rekabet denizinde her insanın kendisinin marka yüzü, kendi ürünlerinin (kendilerinin) tek sözcüsü ve kendi uğraşının tüccarı olduğu kıyasıya rekabetçi bir ortam yaratmıştır. Curran ve Hall’ın gözlemlediklerine göre, bu gidişat daha önceki nesillerden çok daha şiddetli olarak “modern yaşamın merkezinde güçlü bir çabalama, icra etme ve başarma ihtiyacı doğurmuştur.”

 

Yazarların ortaya attığı veriler, şimdiki gençlerin eğlence için grup aktivitelerine katılmakla daha az ilgili oldukları ve onun yerine onları verimli hissettirecek veya başarı hissiyatı ile dolduracak bireysel uğraşlara katıldıklarını gösterir. Dünya her adımda kendinizi ispat etmenizi istediğinde ve akranlarınızın saygısının büyük ölçüde koşullara bağlı olduğu şüphesini bir türlü aklınızdan çıkaramadığınızda evde kalıp özenle sosyal medya profillerinizi düzenlemek arkadaşlarınızla takılmaktan daha çekici gelebilir.

 

Curran ve Hall’a göre, mükemmeliyetçilikteki bu yükselişin bir sonucu da bir dizi ciddi ruhsal problemin salgınıdır. Mükemmeliyetçilik anksiyete, yeme bozuklukları, depresyon ve intihar düşünceleri ile çok yakından bağlantılıdır. Bu daimî mükemmel olma isteği ve de bu hedefin kaçınılmaz imkansızlığı, zaten kırılgan olan insanlarda akıl hastalığı semptomlarını alevlendirmektedir. Teşhis edilebilir ruhsal bozuklukları olmayan gençler bile, başkalarına yönelik mükemmeliyetçiliğin artmasının yarattığı ve adeta herkesin jürinin kararını beklediği, grup onayının var olmadığı, şüpheciliğin, önemsememezliğin ve düşmanlığın kol gezdiği bir grup ortamından dolayı daha sık kötü hissetmektedirler ve toplum tarafından belirlenen mükemmeliyetçilik bu yalnızlaştırmanın keskin bir teşhisini kapsar. Kısacası, yükselen mükemmeliyetçiliğin etkileri duygusal sancı ile ölümcül tehlike arasında gidip gelebilir.

 

Ve yükselen mükemmeliyetçiliğin bir etkisi daha vardır: dayanışma inşa etmeyi zorlaştırır, oysa dayanışma, neoliberalizm sorunu ile baş etmemiz için tam da gereken şeydir. Sağlıklı bir öz algımız olmadan dayanıklı ilişkiler kuramayız ve dayanıklı ilişkiler olmadan bu politik-ekonomik düzeni alaşağı etmek bir yana, sallamak için bile yeterli sayıya ulaşamayız.

 

Mükemmeliyetçiliğin üç boyutu ile son zamanlarda Solcuların baskın olarak kullandığı, herkesin durmadan bir başkasının hatasını aradığı, kendilerini ulaşılamayacak kadar yüksek erdemli tevazu standartlarına tabi tuttukları, bu sırada her an grup için gözden çıkarılabilir olabilecekleri ve mahşer günlerinin çok yakında olduğu korkusundan (yine temelsiz değil) felç oldukları “itham kültürü” arasındaki benzerlikleri görmek zor değil. Bu desen, neoliberal meritokratik mükemmeliyetçiliğin üniversite kabulleri ve Instagram paylaşımları gibi diğer göstergelerinden farklı değil. Ayrıca bizi birleştirmek yerine ayırdığı için, otoriteyi tam kalbinden vurmayı isteyen bir hareket inşa etmek için hiç elverişli bir yol değil.

 

Mükemmeliyetçilik, bizi birbirimizi hor görmeye, birbirimizden korkmaya ve kendimizden şüphe etmeye iter. Kendisini meydana getiren şey olan neoliberal kapitalizme meydan okumak için gerekli olan dayanışma bağlarını ve kolektif eylemi yasaklar. Yalnızlaştıran mükemmeliyetçiliğin muhtemel tek panzehri ise mutlak bireyciliği reddetmek ve kolektif değerleri toplumumuza geri kazandırmaktır. Bu çok, çok büyük bir görev ama neoliberalizmin kerpeteni akıllarımız üzerinde sıkılaşırken, gidebileceğimiz tek yol budur.

 




Kaynak: Jacobin-Çeviri gazetesi- Atakan Özsoy

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 868 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI