Bugun...



KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat,‘AKP ile KDP sıkışmışlıklarını gizliyor’

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, bu açıklamaların AKP’nin algı operasyonu olduğunu, AKP’nin algı operasyonu ile sıkışıklığını örtmeye çalıştığını ve bu tür gerçekleri çarpıtan haberlerin gerçeklikle bağlantısının bulunmadığını belirtti. Besê Hozat’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle

facebook-paylas
Güncelleme: 20-06-2016 16:25:25 Tarih: 20-06-2016 10:48

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat,‘AKP ile KDP sıkışmışlıklarını gizliyor’

‘AKP ile KDP sıkışmışlıklarını gizliyor’

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, bu açıklamaların AKP’nin algı operasyonu olduğunu, AKP’nin algı operasyonu ile sıkışıklığını örtmeye çalıştığını ve bu tür gerçekleri çarpıtan haberlerin gerçeklikle bağlantısının bulunmadığını belirtti. Besê Hozat’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım bir konuşmasında ‘PKK bize görüşme istemlerini iletti’ dedi. Türk medyası da Sayın Öcalan ve devlet arasında görüşmelerin olduğunu yazdı. Siz Kürt Özgürlük Hareketi olarak bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?  Bu türden iddiaların bir gerçekliği var mıdır?

Bu tür konuşmaların gerçeklikle hiç bir ilgisi yoktur. Tamamen yalan-yanlış ve özel-psikolojik savaş söylemleridir. AKP yetkililerinin ve kalemşörlerinin açıklamalarından da çok iyi anlaşılıyor ki AKP son derece sıkışmış durumdadır. AKP bu sıkışmışlığını bu tarz özel savaş söylemleriyle örtbas etmeye çalışıyor. Kürtler üzerinde yürüttüğü soykırım savaşını başarılı, bu soykırım savaşına karşı direnen Kürtleri ve mücadele yürüten PKK’yi ise başarısız göstermeye çalışıyor. AKP böyle bir algı yaratarak yürüttüğü soykırım savaşına, ırkçı-milliyetçi kesimlerin desteğini yanında tutmayı amaçlıyor.

5 Nisan 2015’te bu yana görüştürülmüyor

Önder Apo ile 5 Nisan 2015’ten bu yana hiçbir görüşme olmamıştır. Son görüşme 5 Nisan 2015’te HDP heyetinin yapmış olduğu görüşmedir. Daha sonra devlet heyeti de görüşmemiştir. Devlet heyetinin Önder Apo ile görüştüğü tamamen bir yalan ve özel savaş propagandasıdır. Bu propagandayı yapmak için bazı hain tipler özel savaş merkezlerinde görevlendirilmişlerdir. Bu hain, ajan tiplerin başında Galip Ensarioğlu, Muhsin Kızılkaya, Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner gelmektedir. Benzer daha epey sayıda tipi de sayabiliriz. Düşürülmüş, halk düşmanı bu tiplerin hepsi MİT elemanıdır. Kürt halkının kanı ve büyük bedellerle yarattığı değerleri faşist rejime peşkeş çekerek kendilerini yaşatmaya çalışıyorlar. Bu rezil yaşamlarını garantiye almak için de fiziki ve kültürel soykırım politikalarının militanlığını yapıyorlar.

Önder Apo özellikle 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ağırlaştırılmış mutlak bir tecrit ve işkence altındadır. Önder Apo’ya özel-psikolojik savaşın her biçimi uygulanmaktadır. Bırakalım dışardan birileriyle görüşmeyi, İmralı’da bulunan tutsak arkadaşlarla dahi görüşemiyor, en doğal ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamasına bile izin verilmiyor. Kendisine her saat ve gün tehdit ve şantajla sistematik bir baskı uygulanıyor. Büyük bir can güvenliği tehditi altında olduğu kadar ciddi sağlık problemleri de yaşıyor. Dehşet verici İmralı koşullarında, ahlak ve hukuk dışı bir biçimde, işkence koşullarında 17 yıldır tutuluyor. Son bir yılı aşkındır da bu işkence uygulamaları hat safhada yaşanıyor.

Özel savaş medyası ve yerel işbirlikçi ayakları, AKP’den beslenen kişiliksiz özel savaş kalemleri ve özel savaş adamlarından biri olan Galip Ensarioğlu gibi tipler İmralı’daki sistematik işkence uygulamalarını gizlemek ve kamuoyunun bu yönlü duyarlılığını kırmak için sürekli olarak Önder Apo’nun devletle görüştüğü yalanını ortaya atarak İmralı’da yaşanan insanlık, ahlak ve hukuk dışı uygulamaların üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bu alçakça yalanlara kimsenin kanmaması, tecridin ortadan kaldırılması ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kavuşması için demokrasi ve özgürlük isteyen herkesin mücadele etmesi gerekiyor.

Bu arada CPT’ye de tekrar çağrıda bulunmak istiyoruz. CPT İmralı’da yaptığı incelemenin sonuçlarını derhal kamuoyuna açıklamalıdır. Bu konuda da halkımızın ve demokratik çevrelerin mücadelesi daha da yükselterek sürmelidir. CPT’nin açıklama yapması da yetmez. Önder Apo’nun üzerindeki tecridin tamamen ortadan kaldırılması, güvenlik, sağlık ve özgürlük koşullarının sağlanması için mücadeleyi kesintisiz sürdürmek lazım. Bu temelde Avrupa’daki halkımızın ve dostlarımızın verdiği mücadele son derece anlamlı ve değerlidir. Saygıyla selamlıyorum. Bu eylemsellikleri her yerde daha fazla büyüterek sürdürmek gerekiyor.

Savaş rejimi demokrasi için tasfiye edilmeli

AKP bir özel savaş rejimidir. AKP tam 14 yıldır özel savaş politikalarıyla kendisini ayakta tutuyor. Şu son bir yılda ise T.C tarihinin tüm özel savaş, soykırımcı derin devlet yapılarıyla ittifak kurmuş durumda. AKP, Ergenekon, MHP ve ulusalcıların ittifakı böyle bir ittifaktır. Bu ittifak, topyekün savaş ittifakıdır. Yani soykırım savaşı ittifakıdır. Kürt şehirlerinin yerle bir edilmesi, yüzlerce sivil insanın katledilmesi, onlarca insanın diri diri yakılması, Sur gibi tarihi yerlerin yok edilmesi, mezarlıkların, ibadet yerlerinin ortadan kaldırılması, Kürdistan’da DAİŞ kamplarıyla ve Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan getirdiği milliyetçi-ırkçı Türk kesimleriyle Kürdistan demografyasını sistematik bir tehcir politikasına tabi tutarak Kürdistan’ı Kürtsüzleştirmeye çalışması, bu savaş ittifakının kuruluş gerekçesidir. Şu anda Kürtlerin karşısında böyle bir soykırım savaş ittifakı duruyor. En alçakça yöntemlerle Kürtlere karşı savaşan böyle yok edici bir savaş rejimiyle asla konuşulamaz. Bugüne kadar yaptığımız ve bundan sonra da yapacağımız tek şey bu soykırımcı rejimle mücadele etmek olacaktır ve bu özel savaş rejimini tasfiye etmek demokratik bir Türkiye için elzem bir görevdir.

Kürtlerin ne istedikleri bellidir, nettir. Kürtler demokratik bir cumhuriyet altında kendi öz kimlikleri ve kültürleriyle demokratik özerk bir sistem temelinde özgürce yaşamak istiyorlar. Kürtler özyönetim sistemine dayalı demokratik cumhuriyet içinde demokratik özerklik istiyorlar. Sınırları mesele yapmadan demokratik cumhuriyet çatısı altında kendi kendisini yönetmek istiyorlar. PKK’nin, KCK’nin çözüm projesi de demokratik özerkliktir. PKK bu talepleri kabul eden her güçle görüşür, konuşur. Kabul etmeyene karşı ise başarıya ulaşıncaya kadar mücadele eder. Devlete rağmen demokratik özerk sistemin inşası için çalışır ve savunur.

PKK ve Türkiye arasında görüşmelerin yapıldığı iddia ediliyor ve bu görüşmelerde;  PKK, Türkiye’deki silahlı güçlerini sınır dışına çıkaracak ve Türkiye de YPG’nin Fırat’ın batısındaki operasyonlarına sessiz kalacağı şeklinde haberler yapılıyor. Sizce bu türden iddialarla nasıl bir algı yaratılmak isteniyor?

Türkiye, Kuzey Kürdistan politikasıyla Rojava politikasını birlikte ele alıyor. Topyekün savaş kararının temel bir nedeni hatta belki de baş nedeni Rojava’daki gelişmelerdir.

Türk devletinin, mevcut AKP, Ergenekon, MHP ve Ulusalcı CHP savaş ittifakının en temel amaçlarından biri de Rojava’daki statüyü ortadan kaldırmaktır. Türkiye beş yıldır Rojava’da Kürtlere karşı korkunç bir savaş yürütüyor. DAİŞ ve diğer El Kaide çete güçleri bunun için Türkiye tarafından geliştirildi, güçlendirildi. Türkiye, Rojava Devrimi’ni tasfiye etmek için beş yıldır bu çete gruplara her türlü desteği vererek Kürtlerle savaştırıyor. Türkiye’yi yöneten bu zihniyetin Rojava düşmanlığı bitmez.

Tabii ki dediğiniz gibi son süreçte yeni bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin Mimbic-Azez hamlesine sessiz kalması karşılığında PKK’nin güçlerini çekmesi gibi bir algı operasyonu yapılıyor. İşte PKK gücünü çekerse Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Fırat’ın Batısı fobisi ortadan kalkacak gibi bir algı operasyonu derinden derine geliştirilmeye çalışılıyor. Bu algı operasyonunu yapan aynı güçlerdir. Kürtlere soykırım uygulayan ve bunu destekleyen güçlerin kendisidir. Bu PKK’yi tasfiye anlayışıdır. PKK güçlerinin sınır dışına çıkması tarihi çoktan kapandı. Bunun çözüm olmadığı aksine tasfiye siyasetine yol açtığı çok iyi görüldü. Artık PKK hiçbir koşulda ve şartta güçlerini sınır dışına çekmez. Kürtlerin tek güvencesi ve garantisi gerilladır. Irkçı-faşist bir devlet ve iktidar gerçeği var olduğu müddetçe bu gerçek hiçbir koşulda değişmez.

Çok iyi biliyoruz ki PKK gerçeğini reddeden, Rojava gerçeğini asla kabul etmez. PKK’yi reddeden ve tasfiye etmeye çalışan her güç Kürt düşmanıdır. Bu güçler özgür ve iradeli Kürdü kabul etmiyorlar demektir. Yüzlerce yıldır yaşandığı gibi kendi politikalarına hizmet eden köle Kürdün peşindedirler demektir. PKK demokratik çözüm hareketidir. Kürdistan’da ve bölgede demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriyor. Rojava Devrimi Önder Apo’nun sınırsız emeklerinin ve mücadelesinin sonucudur, bu değerli çabaların görkemli bir zaferidir. Önder Apo’yu ve PKK’yi reddetmek ve tasfiyesini istemek, Rojava devrimini tasfiye etmeye çalışmaktır. Kimse özel savaş söylemleriyle hakikatleri çarpıtıp Kürtleri kandırmaya çalışmasın. Kürtler bu yalan, hile ve komplolara gelmezler. Rojava ve demokratik Suriye politikasında samimi olanlar Türkiye’yi demokratik çözüme yöneltirler. Önder Apo ile resmi müzakere sürecini destekler ve dayatırlar. Türkiye’nin demokratikleşmesi için Erdoğan ve AKP’yi, AKP’nin kurduğu savaş ittifakını etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bunlar yoksa, ki yoktur o halde bu demektir ki Kürtler üzerindeki uluslararası komplo farklı şekillerde devam ediyor. Bu noktada tüm Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin uyanık ve duyarlı olması gerekiyor. Demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren herkesin sürekli bir mücadele ve direniş içinde olması  gerekiyor.

Özellikle bu iddiaları en fazla dillendiren KDP’ye yakınlığıyla bilinen bazı medya organlarının olması dikkat çekici. Sizce KDP bu politikaların neresinde yer alıyor?

KDP bu politikaların içinde yer alıyor. KDP’nin siyaseti, sömürgeci güçlere hizmet ediyor. Çünkü KDP sömürgeci güçlerle hareket ediyor ve ortak bir siyaset yürütüyorlar. KDP’de Kürtler üzerinde özel savaş siyaseti yürütüyor. Rolü ve misyonu böyle belirlenmiş. Bu kabul edilemez. Türk devletinin ve AKP’nin özel savaş politikalarının Kürdistan’daki yerel ayağı olmak telafisi zor bir suçtur. Kürt halkı işlenen bu suçu görüyor ve kabul etmiyor. Bir Kürt partisi ve bir Kürdistan parçasının yönetimini düşünün ki sömürgeci-ırkçı devletin ve savaş lobisinin Kürtlere karşı soykırım siyasetini destekliyor. Bu soykırım siyasetinin başarısı için çalışıyor. Bu durumu, onuru ve yurtseverlik bilinci-duygusu olan hangi Kürt insanı kabul eder?  Kabul etmez, etmiyor da.

KDP bu tarzda Kürtlerin nezdinde itibarını sıfırlıyor ve Kürtlere büyük zarar veriyor. Bu açıdan düşmanı güçlendiren bu yanlış politikadan zaman kaybetmeden vazgeçmesi gerekiyor. KDP’nin soykırımcı Türk devletine ve AKP savaş ittifakına karşı tavır alması, halkının yanında yer alması önemlidir ve doğru tutum da budur.

PKK ortak mekanizmayı kurmaya hazır

Kürt Özgürlük Hareketi’ne dönük yaratılmak istenen bu algıların yoğunluk kazandığı bu dönemde KDP öncülüğünde Hewlêr’de ‘Ulusal Barış Hareketi’ oluşturuldu ve hemen arkasında Goran Hareketi başkanı Noşirvan Mustafa’nın tutuklanma kararı çıkarıldı. Türkiye’de de barışı sağlama adı altında milletvekilllerinin dokunulmazlıkları kaldırılıyor, şehirler yıkılıyor ve insanlar katlediliyor. Bu benzerliği nasıl değerlendiriyorusunuz?

KDP her zaman AKP’yi kendisine yakın dost gördü. Yıllardır da ittifak halinde birlikte hareket ediyorlar. Bu ilişki esas olarak sömürgeci Türk devletiyle içine girilen derin ilişkiden kaynaklıdır. Bu ilişki Kürtlere çok zarar veriyor. Çünkü ilişkinin özü Kürtler üzerindeki inkar ve imha politikasının sürdürülmesine ve bu politikanın istikrarlı yürümesine dayanıyor. Türk devletinin KDP’ye desteği Kürtler’e karşı soykırım politikasını sürdürmek içindir.  KDP’de bunun bilincinde olarak ilişkileniyor ve bundan beslenerek yaşamaya çalışıyor. Onlarca yıldır bu diyalektik böyle işliyor.

Bu kadar ilişki ve içiçelik müthiş bir benzerliği getiriyor. Şimdi bakıyorsunuz Erdoğan ve AKP nasıl bir iç siyaset yürütüyorsa Başur’da da benzer bir uygulama ortaya çıkıyor. Muhalefet bastırılıyor. Demokrasi ortadan kaldırılıyor. Goran başkanı Noşirvan Mustafa’ya karşı geliştirilen uygulama da bu anlayışın bir sonucudur. YNK-GORAN ittifakı önemlidir. Ciddi bir muhalefet olmazsa Güney’de demokrasi olmaz. KDP bu ittifakı kendisine tehdit olarak görüyor. KDP, YNK-GORAN ittifakını bozmaya çalışıyor. Noşirvan Mustafa’yı bu işten sorumlu gördüğü ve etkisini bildiği için etkisizleştirmeye çalışıyor. Tabii ki bu saldırılara karşı demokratik mücadele yürütmek ve anti demokratik uygulamaları kabul etmemek gerekiyor.

KDP bu zihniyet ve anlayışla demokratik birlik çalışması yürütemez. Yürütmüyor da zaten. ‘Ulusal Barış Hareketi’ denilen şey bir aldatmacadır. Bir özel savaş oyunudur ve bozguncu karşı bir hamlesidir. Gerçekten tekrar da olsa uyarmak istiyoruz, diyoruz ki bu tür şeyler doğru değildir. KDP ulusal birlik konusunda samimi ise gelsin ulusal kongre yapalım. Ortak bir diplomasi, siyaset ve savunma gücü oluşturalım. HPG gerilla gücü peşmergeler ile ortak bir savunma gücü oluşturma konusunda hazırdır. PKK ortak bir diplomasi ve siyaset mekanizması kurmaya hazırdır. Ulusal bazda tüm stratejik kararları bu meclis alsın. Meclisin kendi içinde seçtiği yönetim bu kararları uygulasın. Biz buna yıllardır hazırız. 

Tamamı için




Kaynak: Özgür Gündem

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1211 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI