Bugun...



Prof. Dr. Norman Paech: Gördüğüm manzara inanılmaz bir barbarlık, uluslararası mahkemelere taşıyacağız

Dünyaca tanınmış Alman hukukçu, siyasetçi Prof. Dr. Norman Paech, Merkezi Köln’de bulunan Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) organizesiyle Kürt coğrafyasında yaşanmışlıkları yerinde gözlemlemek üzere Şubat ayında gelmişlerdi. Prof. Dr. Norman Paech ve heyetteki hukukçular gördükleri manzara karşısında “Barbarlık” diye nitelediler

facebook-paylas
Güncelleme: 16-03-2016 01:16:50 Tarih: 15-03-2016 11:05

 Prof. Dr. Norman Paech: Gördüğüm manzara inanılmaz bir barbarlık, uluslararası mahkemelere taşıyacağız

 

Kürt coğrafyasında gördükleri manzara karşısında,
Dünyaca tanınmış Alman hukukçu, siyasetçi Prof. Dr. Norman Paech:

Gördüğüm manzara inanılmaz bir barbarlık, uluslararası mahkemelere taşıyacağız

Dünyaca tanınmış Alman hukukçu, siyasetçi Prof. Dr. Norman Paech, Merkezi Köln’de bulunan Uluslararası  Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) organizesiyle Kürt coğrafyasında yaşanmışlıkları yerinde gözlemlemek üzere Şubat ayında gelmişlerdi.

Prof. Dr. Norman Paech ve heyetteki hukukçular gördükleri manzara karşısında “Barbarlık” diye nitelediler

 MAF-DAD Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Heike Geisweid ise, kadın gerillaların bedenlerinin sosyal medya üzerinde teşhir edilmesinin korkunç bir durum olduğunu belirterek, "Bu aynı zamanda kadın bedenini yaralamak ve rencide etmek üzerinden, Kürt halkına duyulan kininde bir göstergesidir" dedi. 

Saray ve AKP hükümetinin Kürdistan'da devreye koyduğu savaş konseptiyle birlikte kuşatma altına aldığı başta Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin ve Sur olmak üzere birçok kentte katliam gerçekleştirdi. Yapılan katliamları yerinde incelemek üzere Kürdistan'a gelen Alman heyeti, kuşatma altındaki kentleri ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulundu. Merkezi Köln'de bulunan Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) organizesiyle bir araya gelen heyette, MAF-DAD Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Heike Geisweid, Avukat Baki Coşkun ile tanınmış hukukçu ve siyasetçi Prof. Dr. Norman Paech de bulundu. AKP'nin devreye koyduğu "Çöktürme Planı"nın yol açtığı yıkımı yerinde inceleyen Paech ve Geisweid, gözlemlerini DİHA ile paylaştı. 

 

'Bir barbarlığın göstergesidir'


Dünya çapında tanınmış hukukçu ve siyasetçi Prof. Dr. Norman Paech, düzenli aralıklarla Kürdistan'ı ziyaret ettiğini belirterek, "Belirli aralıklar buraya geliyorum. Fakat bu son gelişimde gördüğüm manzara yeni bir durumdu. Derin bir barbarlık. Açıkçası böylesini ve bu kadarını beklemiyordum. Sadece binalara yapılan yıkım, tahribat değil, insanlara karşı yapılan yıkım, aşağılama. Örneğin insanların yakınlarının cenazesini alamaması, ölü bedenlerin teşhis edilemeyecek durumda olması ya da insanların bedeninin çıplak halde kamuoyunun önünde sergilenmesi gibi. Tüm bunlar inanılmaz bir barbarlık" şeklinde konuşarak, gördüğü manzara karşısında tepkisini dile getirdi. 



'Beyaz bayraklılara ateş açılması savaş suçudur'


Kuşatma altındaki İdil'i de ziyaret ederek katliamın tanık ve mağdurları ile görüştüğünü belirten Paech, "Tanık ve mağdurların anlatımlarından sonra maalesef fark ettik ki bizim basınımız yaşananları doğru anlatmıyor. Bu durum karşısında şaşkınız. Mesela sokağa çıkma yasağı sırasında ellerinde beyaz bayraklarla çıkmak isteyen insanların üstüne ateş açıldığını korkunç bir şekilde öğrendik. Bu bir savaş suçudur. Bu uluslar arası hukuka aykırıdır. Biz, bunun hesabı nasıl verilir ve nasıl telafisi olur diye düşünüyoruz" dedi.
 

'Türkiye yüzlerce defa mahkum edildi'



Türkiye'nin Kürdistan'da yaptığı katliamlardan dolayı defalarca AİHM tarafından mahkum edildiğine dikkat çeken Paech, şöyle dedi: "Türkiye, yüzlerce defa yaptığı hak ihlalleri yüzünden mahkum edildi. Ancak Türkiye, çoğu zaman bu kararların sonuçlarını yerine getirmeyerek boşa çıkardı. En son Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığına dair söylemleri de buna işaret ediyor zaten. Burada önemli olan ve bizim dikkat etmemiz gereken şudur; Türkiye'nin bu kararların gereğini yapması hususunda takipçisi olmamız gerekir." 


'Avrupa'nın sessiz kalması skandaldır'



Kürdistan'da yapılan katliamlara karşı Avrupa ülkelerinin sessiz kalmasını sert dille eleştiren Paech, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: "Bu büyük bir skandaldır. Mesele Avrupa'nın kendini sadece olayın dışında tutması meselesi değildir, pratikte susarak bu katliamların ortağı olduğunu gösteriyor. Bizler, Federal Almanya hükümetine yaptığımız çağrılarda bu savaşın durması için derhal bir şeyler yapılmasını talep ettik. Fakat şunu görmemiz gerekiyor; NATO yirmi yıldan fazladır Türkiye'nin Kürtlere karşı yürüttüğü bu politikaya ve savaşa karşı hiçbir itirazda bulunmadı. Durum şimdi de farklı değil, üstüne üstlük şimdi 'Yeter ki mülteci akınını durdurun, istediğini her şeyi yapabilirsiniz' manasına gelen bir anlaşma da söz konusu. Bu skandaldır, sinizmdir. Avrupa ülkelerinin tepkisizliği, sahip oldukları ve savundukları değerlerle de bağdaşmamaktadır." 
 

'Kürtlerin istediği toplum modeli vücut buluyor'


Kürtlerin yaratmak istedikleri toplum modelinin git gide daha fazla vücut bulduğunu belirten Paech, bundan ötürü sancılı bir dönemden geçildiğini söyledi. Bu toplum modeline örnek olarak Rojava'yı gösteren Paech, "Bu örnek olabilecek toplum modeli bizim toplumumuzda bir rezonansa sahiptir, fakat Erdoğan açısından ise tehlikeli olarak değerlendiriliyor. Ben şahsım adına bu vadinin sonunda, her devletin içinde otonom bir Kürt yapısının oluşacağına inanmaktayım. Bu Suriye'de de olur ya da Türkiye'de de. Aynı zamanda Kürtlerin burada o toplumları da demokratikleştiren bir gerçekliğe işaret ettiğine inanıyorum. Bu benim perspektifim ve aynı zamanda da umudumdur" dedi.
 

'Özyönetim talebi demokrasinin gereğidir'


Kürdistan'da birçok kentte ilan edilen özyönetimlere değinen Paech, bunun bir demokratik bir talep olduğunu belirterek, halkların kendilerini ilgilendiren konularla ilgili söz hakkına sahip olması gerektiğini söyledi. Bu talebin devrimci olmadığını, demokrasinin gereği olduğunu ifade eden Paech, "Özyönetim modelini, Avrupalı devletler çeşitli geniş boyutları ile uygulamaktadır. Bunu Türkiye ve Suriye içerisinde talep etmek son derece haklı ve doğaldır. Fazlaca gerekçelendirmeye de gerek yoktur. Kimin nasıl yaşayacağına kendisinin karar vermesi uluslar arası hukuk ve insan hakları değerleri açısından elzemdir. Üstelik de en aşağıdan en yukarıya kadar olmazsa olmazıdır. Ben Kürtlerin bu talebinin yakın zamanda gerçekleşeceğine inanıyorum" şeklinde konuştu. 
 

 

'Belgelerle uluslararası mahkemelere taşıyacağız'



Paech, Kürdistan'daki gözlemlerini Avrupa'ya gittiklerinde kamuoyuyla paylaşacaklarını ve bu yönde hükümete baskı yapacaklarını söyledi. Paech, bunlarla yetinmeyeceklerini belirterek, "Yapılan katliamları uluslararası mahkemeler gündemine almasa bile biz uluslar arası bir mahkeme kurup bu yaşananları belgeleri ile beraber anlatıp, uluslar arası hukuk açısından bunun ne anlama geldiğini tartıştıracağız" dedi. 

 

'Cenazelerin teşhir edilmesi kinin göstergesidir'
 

MAF-DAD Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Heike Geisweid ise, Kürdistan'daki kadınların üzerinde ciddi bir baskı ve sindirme politikası olduğunu ve bu durumdan ürktüğünü söyledi. Geisweid, Kürt kadınlarının bu kadar taciz, tecavüz tehditlerine rağmen çalışmalarını sürdürdüklerini ve bu durumun kendisinde bir hayranlık bıraktığını ifade etti. 

Savaşçı kadın gerillaların bedenlerinin sosyal medya üzerinde teşhir edilmesini hatırlatan Geisweid, "Teşhircilik geçmişten beri bilinen bir şey ama bu durum çok korkunç. Bu aynı zamanda kadın bedenini yaralamak ve rencide etmek üzerinden, Kürt halkına duyulan kininde bir göstergesidir. Bu durum kadın bedeni üzerinden karşıtını öldürmek değil, ölümün ötesinde zarar vermektir" dedi. 
 

'Kürtlerin devlete niye güvenmediğini anladık'



Yaptıkları gözlemlerde Kürt halkının Türk devletine karşı derin bir güvensizlik duymasının dikkatlerini çektiğini belirten Geisweid, "Bu güvensizliğe biz başta anlam veremedik. Özellikle 'yaşam koridorları'nın niye kabul görmediğini anlayamadık. Ancak daha sonra Fatma Ateş'in ölmesiyle anladık ki aslında burada Valiliğin sözü filan geçmiyor, ya da onların verdiği sözler pratikte karşılık bulmuyor. Çünkü asıl söz sahibi olanlar generaller. Buradaki insanlar için yasağın birkaç saat ya da 24 saat kalkmasının neden önemli olduğunu bu olayla beraber daha iyi anlamış olduk" şeklinde anlattı.
 

'Kürt kadın mücadelesi en ilerici bir harekettir'



Kürt kadın mücadelesinin sadece Ortadoğu açısından değil Avrupa'daki kadın mücadeleleri açısından bir yol gösterici olduğunu belirten Geisweid, "Kürt kadın mücadelesi en ilerici bir harekettir diyebilirim. Buna örnek olarak Kürtlerin kendi kurumlarına getirdiği eşbaşkanlık sistemi ya da kadınların her alanda temsili olması açısından yapılan kota uygulaması. Almanya'da bile bu durum daha geri düzeyde" dedi. 
 

'Kamuoyuna bilgiler farklı sunuluyor'



Sur'da Rozerin Çukur'un katledildikten sonra basında çıkan "terörist öldürüldü" haberlerini hatırlatan Geisweid, "Bu olay devletin, kendi korkunç savaşını meşrulaştırmak için nasıl bir karşı tehdit algısı yarattığını ve bunu uluslar arası kamuoyuna nasıl sunduğunu bize bir kere daha anlatıyor" diye konuştu. Geisweid, yaptıkları incelemelerde kendisini en sarsan olayın ise, Rozerin'in cenazesinin hala ailesinin alamaması olduğunu söyledi.




Kaynak: DİHA

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1312 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Akademik Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI