Tweet |
İsveçli Neo-Nazi grup Nordiska Motståndsrörelsen, Trump’ın ABD başkanı seçilmesini kutlamak için tarihinin en büyük yürüyüşünü gerçekleştirdi.
Diğer Avrupalılar buhranın pençesindeyken hiçbir Avrupa ulusu müreffeh kalmayı sürdüremez
(Project Syndicate) ― “Neye mal olacağını umursamıyorum. Ülkemizi geri alacağız!” Geçtiğimiz Haziran’daki Brexit referandumundan bu yana İngiltere boyunca bu gururlu mesaj duyuluyor. Ve kıta boyunca yankı bulan bir talep bu. Yakın zamana dek, Avrupa’yı “kurtarmaya” dönük herhangi bir öneri, uygulanabilirliğine dair kuşkularla birlikte olsa bile, sempatiyle karşılanıyordu. Bugün ise kuşkuculuk Avrupa’nın kurtarılmaya değer olup olmadığına kadar varmış durumda.
Avrupa fikri; inkâr, isyan ve yanıltmacadan müteşekkil bir güç tarafından geriye çekiliyor. Avrupa Birliği düzeninin, AB’nin ekonomik mimarisinin hiçbir şekilde 2008 bankacılık krizinden çıkabilecek şekilde tasarlanmadığını inkârı, Avrupa projesinin meşruiyetini ortadan kaldıran deflasyonist güçlere sebep oldu. Deflasyona karşı öngörülebilir tepki, Avrupa karşıtı partilerin kıta boyunca isyanı oldu. Ve bunların en kaygı vericisi, düzenin milliyetçi dalganın önünü “layt-federasyon”un kesebileceği yanıltmacası ile yanıt vermesi.
Kesemez. Avro krizinin ardından Avrupalılar artık yaşamlarında ve topluluklarında AB’ye daha fazla yetki verme düşüncesinden irkiliyorlar. Kazanımların, zararların ve borcun bir miktar paylaşıldığı, küçük bir federal bütçeye sahip bir Avro bölgesi siyasi birliği, ortak para biriminin doğduğu 1999’da faydalı olabilirdi. Ama artık, Avro’nun hatalı mimarisinin sebep olduğu muazzam banka zararlarının ve bunun miras bıraktığı borcun ağırlığı altında, layt-federasyon (Fransa’da başkan adayı Emmanuel Macron’un önerdiği) hem çok geç kalmış hem de yetersiz bir çözüm. Bu artık olsa olsa, Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin yıllardır aradığı daimî Kemer Sıkma Birliği olur. “Milliyetçi Enternasyonal” denilen bugünkü Avrupa sağ partiler koalisyonu için bundan daha iyi bir hediye de olamaz.
Basitle söylersek, ilericilerin dosdoğru şu soruyu sorması gerekiyor: Avrupa fikri neden ölmekte? Cevap açık: gönüllü olmayan işsizlik ve gönüllü olmayan AB içi göç. Gönüllü olmayan işsizlik, kemer sıkma politikalarının ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan deflasyonist dönemde istihdamı Avrupa’nın fazla veren ekonomilerinde yoğunlaştıran oligopolcü güçlerin sebep olduğu Avrupa çapında yetersiz yatırımın bedeli. Gönüllü olmayan göç, Avrupa periferisinde ekonomik zorunluluğun bedeli. Yunan, Bulgar ve İspanyolların büyük çoğunluğu İngiltere veya Almanya’ya iklimi yüzünden değil; mecbur kaldıkları için göç ediyor.
İngilizler veya Almanlar için hayat elektrikli sınır çitleri inşa ederek ve ulus devletin dibine vurarak değil, her Avrupa ülkesinde insan onuruna yaraşır koşulları yaratarak gelecek. Ve demokratik, açık bir Avrupa fikrini canlandırmak için gereken şey tam da bu. Diğer Avrupalılar buhranın pençesindeyken hiçbir Avrupa ülkesi müreffeh kalamaz. Bir federasyonu düşünmeye başlamadan önce, Avrupa’nın bu yüzden bir New Deal’a* ihtiyacı var.
Şubat ayında, DiEM25 hareketi böyle bir Avrupa New Deal’ı için çalışmaya başlıyor. Kampanya önümüzdeki ay, Roma Antlaşması’nın yıldönümünde başlayacak. New Deal basit bir yol gösterici ilkeye dayanacak: Kendi öz yurtlarında geçinilebilecek maaş, insan onuruna yaraşır barınma, kaliteli sağlık ve eğitim hizmetinden ve temiz bir çevreden tüm Avrupalılar yararlanmalı.
Franklin Delano Roosevelt’in 1930’lardaki özgün New Deal’ının aksine, Avrupalı bir New Deal işleyen bir federasyonun araçları olmaksızın gerçekleştirilmeli, bunun yerine AB’nin mevcut kurumlarına dayanmalı. Aksi halde Avrupa’nın dağılışı hızlanacak ve adında federe edilecek hiçbir şey bırakmayacak.
Avrupa New Deal’ı, beş net amaç ve bunlara mevcut AB antlaşmaları altında, Brüksel’de hiçbir yetki merkezileşmesi veya egemenliğin daha fazla kaybı olmadan ulaşmanın yollarını içermeli:
Hem istihdam planı hem de yoksullukla mücadele programı eski uygulamanın modern bir versiyonuna dayanmalıdır: kamusal amaçlar için, Avro bölgesi ve hem AB hem de AB dışı Avrupa ülkeleri içinde pragmatik ama radikal bir para birimi reformu ile fonlanan kamu bankacılığı. Özellikle merkez bankalarının sinyoraj karları bu amaçla kullanılacak.
Ek olarak, mevduat ve ödemeler için (bankacılık sistemi dışında) elektronik bir kamusal takas mekanizması her ülkede oluşturulacak. Vergi hesapları mevduat kabul etmeye, ödeme almaya ve internet bankacılığı, ödeme aplikasyonları ve devletin çıkardığı bankamatik kartları üzerinden havaleleri kolaylaştırmaya hizmet edecek. İşleyen bakiyeler bunun ardından istihdamı ve yoksullukla mücadele programlarını destekleyen fona ödünç verilebilecek ve bir Avrupa mevduat sigortası planı tarafından sigortalanacak ve açıklar ulusal hükümetlerce düşük faizle verilen merkez bankası bonoları ile kapatılacak.
AB’nin dağılmasının önüne ancak böyle bir Avrupa Yeni Deal’ı geçebilir. Her Avrupa ülkesi istikrara ve refaha kavuşturulmalıdır. Avrupa ne herkes için serbest bir bölge, ne de bazı ülkelerin bir federalizm kılıfı altında daimî buhrana mahkûm olduğu ve borçluların demokratik haklarından mahrum bırakıldığı bir Kemer Sıkma Birliği olarak ayakta kalabilir. “Ülkemizi geri almak” için, ortak değerlerimizi yeniden sahiplenmemiz ve Avrupa çapında sağduyuyu tekrar hâkim kılmamız gerekiyor.
Çeviri: Serap Şen