Bugun...



Bob Crow Tugayı ile röportaj


facebook-paylas
Tarih: 18-05-2017 05:35


 

Yeni Özgür Politika  – Birinci Bölüm

Tuğçe M. Yılmaz’ın röportajı

Bob Crow Tugayı (The Bob Crow Brigade) hareketiniz nasıl ortaya çıktı? Bölgede özgürlük mücadelesi açısından nasıl bir önemi var?

Tabûra Azadî ya Înternasyonal’in (IFB) çağrısına yanıt verdik ve birbirimizle eğitim sürecinde tanıştık. Belirli bir dönemde IFB’ye katılmış İngiliz, İskoç ve İrlandalılar olduğumuzu söyleyebiliriz. Farklı bir hareket değiliz, dünyanın benzer parçalarından (Birleşik Krallık ve İrlanda) sosyalistleriz.

Bildiğimiz kadarıyla Bob Crow Tugayı heterojen bir yapıya sahip. Tugayınız nasıl insanlardan oluşuyor?

 İrlanda, İngiltere, İskoçya ve sonrasında da Kanada ve Amerika’dan 20-35 yaş arası işçiler ve işsizler. Özel bir yapımız yok, hepimiz IFB ve dolayısıyla YPG üyesiyiz. Onların yapısını ve talimatlarını izliyoruz. Epeycemiz şu an TevDem’in bir kolu olan devrimin sivil kanadı Saziya Yekîtî û Piştgiriya Gelan (SYPG) ile birlikte çalışıyor.

Rojava bölgesine gelmeden önce savaş tecrübeniz var mıydı?

Yoktu. Gerçek bir devrim sıradan insanların silahlanması demektir ve biz de öyleyiz. Normal işçi yaşamlarımızı bıraktık ve buraya devrimciler olarak savaş vermeye geldik; kahramanlar, profesyoneller veya paralı askerler olarak değil.

IŞİD’e karşı ve Rojava bölgesinde ve genel olarak Ortadoğu’da vekil savaşı yürüten devletlere karşı mücadelede motivasyonunuz ne?

IŞİD’e karşı çözüm halktan gelmeli, emperyalizmden değil. Amerika ve Rusya bunda bir rol üstlenebilir ama son tahlilde esas sorun olanlar, IŞİD’e sebep olan büyük güçlerin kendisi. Amerika Afganistan’da SSCB’ye karşı savaşından bu yana Selefi faşizmine sponsorluk yaptı ve bugün bu örgütü bölgeyi istikrarsızlaştırmak için kullanıyor. Yalnızca bölgenin kendi halk hareketi bu sorunları çözebilir ve nihayetinde bu, gerçek halk egemenliği ve sosyalizm için büyük yabancı güçlerin etkisinden kurtulmak anlamına geliyor.

Kürt Özgürlük Hareketi ile paylaştığımız ortak nokta nedir sizce?

Epeyce ayrıksı olsa da adanmışlığı, tutkusu ve azmiyle sol hareket için hep bir ilham kaynağı olmuştu; sol hareketlerin dağınıklık içinde olduğu ve birçok yerde emperyalist ekonomi ve emperyalist savaşlarla ezildiği 1990 ve 2001 arası büyük felaket yıllarında kendini muhafaza etmeyi bilmişti. Kürt Özgürlük Hareketinden alınabilecek temel dersleri şöyle görüyoruz: başarılı olmak istiyorsanız, devrimciler olarak birbirinize sonsuz bağlılık göstermeniz gerek. Bundan geri düşerseniz yenilirsiniz.

Rojava bir kadın devrimi. Bu durumda, kadınların tugayınızdaki yeri nedir? Kadın savaşçılar var mı tugayda?

Ne yazık ki buraya bizimle gelen kadın olmadı. IFB’ye katılıp katılmayacağını sorduklarımız olmuştu ama bu gerçekleşmedi. Ancak kadınların SYPG gibi sivil projelere katılmasına yardımcı olduk ki bu da çok iyi bir şey. IFB’deki kadın yoldaşlarımız ‘Batılı feminizmin kendi mücadeleci tarihini yeniden keşfetmesi gerek, tıpkı 20. yüzyıl başındaki kadın komünistler veya süfrajetler gibi’ diyorlar. Onlara katılıyoruz. Bunun ilk adımı en bariz adaletsizliklerle mücadele etmek, tüm kalbimiz ve bedenimizle savaşmak. İşte bu gerçek anlamda ‘bilinç yükseltmek’ olur.

The Independent gazetesine verdiğiniz mülakatta, hareketinizin 21. yüzyılın ilk devrimini savunduğunu söylemişsiniz. Rojava’yı devrim olarak tanımlamanızın nedenleri neler?

1) Kapitalizme açıktan muhalefet

2) Kürtlerin ve diğer azınlıkların ulusal kurtuluşu – iktidar tam anlamıyla iktidardan olmayanlardan şimdi iktidarda olanlara geçti.

3) Kadınların kurtuluşu – ve yine, öncesinde son derece belirgin şekilde ezilen kadınlar artık iktidardalar.

4) Tüm devrimcilerin bu mücadeleye katılmasına yönelik çağrı; gerçek bir devrimin işareti budur. Geldik, gördük ve şimdi de katıldık.

5) MLKP gibi Türkiyeli devrimci grupların desteği bölgedeki sırf Kürt olmayan diğer ciddi devrimci grupların bunu bir devrim olarak kabul ettiğini gösteriyor.

Dünyanın dört bir yanındaki diğer özgürlük mücadeleleri ve gerilla hareketleri için ne düşünüyorsunuz?

Doğrusu son derece iyi duygular besliyoruz ama halihazırda üstümüzdeki polis dikkatini daha da artırmamak için sıralayacak değiliz. Basitçe söylersek, silahlı mücadeleye inanan devrimci sosyalistleriz ve aynısını söyleyebilecek herkesi selamlıyoruz.

Hareketiniz ile Rojava bölgesindeki diğer sosyalist örgütlerin ilişkisi nasıl?

Çok iyi. Sanıyoruz şimdiye kadar hepsiyle tanıştık. En örgütlü olanı MLKP ki bu devrimle gerçekten değiştiler, bu devrimi kendi devrimleri yaptılar. Askeri mücadelenin yanı sıra sivil çalışmaları da var, burada gerçekten insanları çekip çeviriyorlar. Ayrıca BÖG de Türkiye’den en tutkulu ve ilham verici gençlerden bazılarını getirdi, özellikle de inanılmaz genç kadınları. Ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde sosyalist ve feminist hareketlerle çok iyi bir bağ oluşturacak. Ancak MLKP buradaki ilk sol gruptu ve PYD’nin gösterdiği saygıdan da anlaşılacağı gibi en bağlı ve ilham verici olanlar onlar. Hem MLKP hem de BÖG burada birçok şehit verdi; buna her şeyin ötesinde bir saygı duyuyoruz.

Büyük Britanya’daki ulusal sorun konusunda ne düşünüyorsunuz?

BK’taki tüm ezilen ulusların tam bağımsızlığına, Galler ve İskoçya’nın bağımsızlığına, birleşik bir İrlanda’ya ve bir İngiliz Cumhuriyeti’ne inanıyoruz. Britanya İmparatorluğu’nun üzücü ve kötü tarihini gömmenin ve feodal değil cumhuriyetçi değerlerle yeni bir anayasa yapmanın tek yolu bu. Ne isek o şekilde kabul görmek istiyoruz: İrlandalı, İskoç, İngiliz işçileri, Büyük Britanya Birleşik Krallığı’nın ve onun dünya çapındaki ekonomik ve askeri müdahalesinin temsilcileri olarak değil. Aynı sebeple, özellikle de Afrika ve Asya’yı sömürmüş, elit bir emperyalist ticaret bloğu olan AB’ye de karşıyız. Enternasyonalizm sosyalist olmak zorunda. Kapitalist enternasyonalizm, daha doğru ifadesiyle “emperyalist küreselleşme” kültürlerimiz, geçim kaynaklarımız ve yurtlarımız için ölüm demek.

Yeni Özgür Politika  – İkinci Bölüm

ABD ile Rojava arasındaki ilişki konusunda ne düşünüyorsunuz?

Şu anda hareketimizin bir NATO gücü olan Türkiye’nin saldırılarını durdurmak için bir başka NATO gücü olan Amerika’yı kullanıyor olması büyük bir sorun. Belki bugün ölmemizi isteyen Türkiye ama antikapitalist yolda devam ederek Ortadoğu’nun tüm halklarının emperyalizmden bağımsızlığını talep edersek ölmemizi isteyen yarın Amerika olacak. Amerika buna elbette izin vermeyecektir ve dahası Selefi faşizminin anayurtları olan Suudi Arabistan ve Pakistan ile müttefik; IŞİD’i gerçekten dert ettiği yok, dert etmesini sağlayan YPG oldu. Öte yandan Rusya Türkiye’yi durdurmak için adım atmış olsaydı, bu da Rojava’yı, sonrasında Rus mevcudiyetini kendi doğrudan kontrolünü yeniden tesis etmek için kullanabilecek olan Esad’ın insafına bırakacaktı. Kısacası teminatımız Kürt Özgürlük Hareketidir; doğrudan sosyalist bir hareket değil (üyelerinin birçoğu öyle olsa da) ama devrimci bir hareket ve bize herkes Amerika ile birlikte çalışmanın geçici olduğunu söyledi. Bunda bir değişiklik olursa bu hareketin binlerce üyesine ihanet etmesi anlamına gelir ve muhtemelen de çöküşü olur; dolayısıyla bunun muhtemel olduğunu düşünmüyoruz. Amerika’nın sponsorluğunu yaptığı “Kürt bağımsızlığı” Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (KBY) halihazırda mevcut. Tanımı gereği Rojava’nın bundan farklı olması gerekiyor – değilse o zaman KBY ile Rojava ve Kürt Özgürlük Hareketi birbiriyle ne diye savaşıyordu, hem de daha çok yakın bir zamanda? Türkiye KBY’yi destekliyor ve KBY Rojava’ya karşı – bunun Rojava’nın ‘büyük güçlerin’ bölgeye dönük planlarında nerede durduğunu gösterdiğini düşünüyoruz. Emperyalizme karşı olduğunu söylediğinde Kürt Özgürlük Hareketine güveniyoruz.

Bizim gibi birçok insan hareketinizi ve gündelik yaşamlarınızı sosyal medyadan takip edebiliyor çünkü sosyal medya araçlarını aktif şekilde kullanıyorsunuz.

Twitter hesabımız Türkiye tarafından kapatıldı. Facebook sayfalarımız da hedef alınıyor. Ancak şimdi şimdi medya temsilcilerine doğrudan mülakatlar verebiliyoruz.

Dahası, Twitter veya diğer interaktif portallarda paylaştığınız fotoğraf ve videolarınız da dikkatimizi çekti. Sosyal medyadaki popülerliğiniz hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin açınızdan bunun özel bir sebebi var mı? Varsa nedir?

Gazete ve TV’ler kitle iletişim araçları ise Facebook ve Twitter ‘kitlelerin medyası.’ Rolleri anaakım kanallardan çok farklı ama sosyalistler için çok faydalı. Devrimcilerin normal insanlar olduğunu iletebiliyorsak normal insanların kendilerini devrimci olarak tanımlaması daha kolay olur; devrimi hüzünlü, şahsi ve eğlenceli hale getirebiliriz – tıpkı bize nasıl geliyorsa.

BCT şu an nerede konuşlanmış durumda ve neler yapıyorsunuz?

Birçoğumuz Rakka cephesinde Uluslararası Özgürlük Tugayı ile (Tabûra Azadî ya Înternasyonalbirlikteyiz ve Nisan’daki bir sonraki harekatta yer alacağız. Bazılarımız Amerika, BK ve Kanada’ya döndüler, bazılarımız farklı YPG birliklerinde farklı cephelerde savaşıyoruz ve epeycemiz şu anda SYPG’de çalışıyor.

Ayrılanların tümü geri dönüyorlar, bazıları geldiler bile ve çekirdek grubumuz Suriye’den hiç ayrılmadı. Epeyce gezdik, bir sürü sivil çalışma yaptık, bazılarımız tıbbi eğitim aldık, Kürtçemizi geliştirmek için farklı taburlarda çalıştık. Kendimizi devrimin parçası haline getirdik, dolayısıyla artık ayrı bir varoluşumuz yok. Türkiye Twitter hesabımızı kapattığında erişilmesi zor olmuş kitlemizi kaybettik, ama bilakis, artık bir kamusal yüzü olmamasına rağmen, şu an Rojava’da daha çok İngilizce konuşan solcu var. Kamuya bu şekilde açılmamızın nedeni insanların buraya gelmesine ilham vermekti, işe de yaradı. Buraya bizim yüzümüzden geldiği söyleyen insanlarla tanışmak gerçekten harikaydı, aynı şekilde internette bizim onların sosyalizm perspektiflerini değiştirdiğimizi söyleyen insanların yorumlarını okumak da öyle.

Burada ölen ya da yaralanan üyeniz oldu mu? Ön cephede savaşıyor musunuz?

Kendisini BCT’nin parçası sayan insanlardan hiçbiri öldürülmedi ya da yaralanmadı ama Ocak’ta üssümüze yönelik büyük bir IŞİD saldırısında öldürülen Türkiye’den IFB’li yoldaş Muzaffer Kandemir’in yasını tutuyoruz. Burada aylarca her gün onunla birlikteydik. Aynı zamanda bazılarımızın eğitim sırasında tanıştığı Nazzareno Tassone’nin de yasını tutuyoruz. Yaralanan yakın arkadaşlarımız oldu – çok yakın bir dostumuz, komünizme güçlü sempati besleyen ve Sovyet nostaljisine sahip Doğu Avrupalı bir kickbox’cu bacaklarını kaybedebilir: Minbic’te bir RPG ile vurulduktan sonra bir Avrupa ülkesinde doktorları [bacaklarını kesmesinler diye, ÇN] ikna etmeye çalışıyor. Hastanede iyileşmekte olan başkaları da var. Mayınlar ve intihar saldırıları büyük bir sorun.

IŞİD’in zulmüne dair tanıklığınız oldu mu?

Hayır. Minbic’teki insanlar bize IŞİD’in idaresi altında yaşamanın korkunçluğunu anlattılar, özellikle de kadınlar, ama bir şey görmedik. Özgürleştirdiğimiz bir köyün camisinin yanına asılmış, cezalandırmaların bir fotoğrafını gördük, aklın hayalin alamayacağı ölçüde korkunçtu, uzuv ve kafa kesmelerin fotoğrafları…

IŞİD militanları ile karşılaşmalarınız oldu mu?

Geride bırakılan hücreleri kontrol etmek için köylerin arandığı birçok operasyona katıldık. Tuhaf bir deneyimdi; her an birinin üzerindeki bombaları infilak ettirmesine hazırdık ama öte yandan köylülere nezaketen duruyorduk. Zehirli olabilir diye uyarılmış olmamıza rağmen ikram ettikleri çay ve yemekleri yiyorduk. Bir sürü IŞİD şüphelisi gözaltına alındı ama bir tokat bile yemediler. Sıradan insanlara benziyorlardı.

İlk Rakka saldırısına bir süre katıldık. Bizim MI5 ajanı olduğumuzu söyleyen IŞİD’in İngiliz gönüllülerini ayartmak için IŞİD frekanslarına girdik, elleri havada teslim olurlarsa kesinlikle kendilerine dokunulmayacağını söyledik ama şaşırtıcı şekilde hiçbiri bunu yemedi. Ardından IŞİD komutanının adını öğrendik ve “Komutan Ömer, ses ver. Beni duyabiliyor musun? Lütfen ses ver” deyip durduk Arapça. “Evet, duyuyorum ulan! Kimsin sen?” diye bağırıp durdu. Harika bir gündü doğrusu.

Eylül’de konuştuğumuzdan bu yana neler değişti? Türk destekli grupların ilerleyişini ve SDG ile olan çatışmalarını takip ettim.

Türkiye Suriye’yi alenen işgal etmiş durumda ve Rojava şu an ve gelecekte kendisini Suriye’nin parçası olarak gördüğünü daha net şekilde göstermiş durumda; bu, Türkiye geri çekilmediği sürece Rojava – Suriye – Rusya ile Türkiye arasında bir çatışma yaşanabileceği anlamına geliyor. Türkiye uluslararası gönüllüleri bile öldürdü; Alman Anton Leschek ve Amerikalı sosyalist Michael Israel. KBY’den de Şengal’e dönük bir saldırı var şu an. Bu ‘NATO ve ABD’nin ajanları’ adlandırması karşısında söylediklerimize geliyor: YPG hava desteği alıyor ama KBY, milyonlarca dolar alan bir Amerikan uydu devletçiği ve Türkiye bir NATO üyesi.  NATO ve ABD’nin gerçek ajanları artık Rojava’ya karşı en büyük tehdit.

Türk destekli grupların ilerlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

IŞİD’i savunma adına Türk topraklarını genişletmeye dönük fırsatçı bir girişim ve Kürtlere karşı topyekûn savaşın bir parçası. Erdoğan, 1930’lardaki gelişmelere benzer şekilde faşist bir saldırganlık döngüsüne sıkışmış bir adam. Yarın başını ağrıtacak bir şeye karşı bugünden yeni bir savaş başlatıyor.

Beşar Esad yakın zamanda Donald Trump’ın Suriye konusundaki sözlerini umut vaat edici bulduğunu söyledi ve ABD kısa süre önce Rakka hücumu için SDG’ye destek olarak yüzlerce deniz piyadesi gönderdi. BCT Trump’ı ve Suriye politikasını nasıl değerlendiriyor?

Suriye konusunda şu anda Trump’ın bir politikası olduğunu söylemek ve dediklerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmek güç. Amerikan yönetiminin uluslararası politika ile ilgilenen kollarının tamamen Trump’ın veya herhangi bir ABD başkanının kontrolünde olduğundan şüpheliyiz. Seçimden bu yana bölgemizde değişen bir şey de olmadı doğrusu.

Seçimi kablolu kanalda izledik (neredeyse daima kablolu TV’miz oluyor ama internetimiz yok): Trump cahil bir gerici şarlatan, parayla iktidara gelmiş biri; başkanlığı siyasi ve popüler kültürde on yıllarca süren neoliberal erozyonun neticesi, realite TV’lerinin ve Fox News’ün bir başarısı, tüm kadınlara bir darbe ve insanlığın zekasına bir hakaret. Ancak destekçilerinin büyük oranda onun üretim ve istihdamı ABD’ye geri getirme vaadine, yani ancak sosyalizmin sağlayabileceği bir şeye oy verdiğini unutmamalıyız. Bu yüzden Trump destekçileri arasındaki kaçınılmaz hayal kırıklığının sol açısından bir çıkış noktası sunduğunu düşünüyoruz. Bernie Sanders’ın aldığı destek Amerikan kitleleri içinde sola kayışın da sinyali. Dolayısıyla Clinton ve neoliberalizmin ve müdahaleci dış politikanın pasifçe kabulü ile geçecek bir dört yıl yerine Beyaz Saray’da Trump’ı, sokaklarda da ilerici ve azınlık güçleri onu devirmek için birleşmiş görmekten mutluyuz. Amerika’daki direniş dalgası umut vaat ediyor. Onlarla dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek isteriz.

Twitter hesabınızın kapatılmasının nedenini biliyor musunuz?

Çünkü Twitter Türkiye’nin suyuna gidiyor. Hesabı yeniden açmamaya karar verdik; bu IFB’ye ilginin artmasından başka bir işe yaramadı, şimdi artık kendi aktif sayfaları var.

Bu sevenlerinizin sizden haber almasını zorlaştırmıyor mu?

Hayır.

İskoçya’yı, İrlanda’yı, Amerika ve Kanada’yı özlemiyor musunuz?

Tam tersi. Buradan ayrılanlar Rojava’yı özlüyor ve geri dönüyorlar. Geri dönemeyenler yoldaşlarından ve davalarından ayrı düşmenin sıkıntısı içindeler. Burada sahip olduğumuza denk bir şey yok geride bıraktığımız yaşamlarımızda.

Güvenliğinizden endişe etmiyor musunuz?

Asla. Artık Batı solunun buradaki solun izinden gitmesinin ve şehadeti onurlandırmasının zamanı geldi. Bir araba kazasında ölmek trajedidir, sosyalizm yolunda ölmek ise bir onurdur.

Suriye savaşı yedinci yılında. Sizce nasıl gidiyor? Barışın yakın olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa uluslararası müdahale çatışmayı uzatıyor mu?

SDG/YPG bu bölgeyi kazandı, Suriye ordusu da geri kalanı kazandı. YPG için Amerikan hava desteği ve Suriye ordusu için çok daha ciddi olan Rus desteği gerçekte IŞİD’e karşı savaşı uzatmaktan ziyade sonunu daha çabuk getirmiş durumda. Ancak Türk işgali ve şimdi de KBY’nin saldırısı savaşa yeni bir aşama getirdi.

Sonu nasıl olsun istersiniz?

Rojava’yı destekleyen insanların bazıları, geçmişte Kürt halkına çektirdiklerine ve başlangıçta samimi olan ona karşı halk ayaklanmasına rağmen YPG’nin Esad’ı devirmeye kararlılığında olduğunu asla belirtmemesine kızdılar. Ama Kürt devrim projesinin temel düşmanı Türkiye; projenin en iyi şansı Şam ile buradaki kazanımlarımızı kalıcılaştıracak yeni hak ve özgürlükler temelinde bir uzlaşma müzakere etmek çünkü Türkiye ile mevcut hükümetin yönetimi altında bir uzlaşma şansı yok.

Bob Crow Tugayı olarak kendi projemiz ise buraya gelme sebeplerimizi iletme ve başkalarını da aynı şeyi yapma misyonumuzda başarılı olduk. Yeni gönüllüler ağırlıklı olarak solcu. Burada toplumun farklı kesimlerinin de gönüllüleri içine almasını sağladık. Şimdi farklı alanlarda farklı görevler üstlenmekte serbestiz. Bu konuda Rus Devrimi’nin yüzüncü yılında, bugün devrimci sosyalist vizyonun ne olduğunu milyonlara göstermiş olduk.
BCT’nin İskoçya, İngiltere, İrlanda, Amerika ve Kanada’ya geri dönmeyi planlayan üyeleri var mı? Varsa ne zaman? Örneğin savaşın sonuna kadar beklemek mi istersiniz?

Söylediğimiz gibi, düşmanlar zaman içinde birçok kez değişti – Şam artık daha çok bir müttefik gibi ve ana tehditler artık KBY ve Türkiye, IŞİD de değil. Ayrıca, burada bulunma sebebimiz devrim, salt ‘savaş’ değil, bu yüzden ufukta net bir son yok: ölmek dışında sol saflarda bir son yoktur. İnsanlar geri gelmek veya devrim için başka yerlerde çalışmak üzere ayrıldılar. Yeni bir devrimci kuşağının çağrısına kulak vereceği daha fazla Rojava görmeyi umuyoruz.




Bu haber 98 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI