Tweet |
Mark Lowen
İslam Devleti’ne karşı askeri harekattan kaçınan Türkiye, bir hafta içinde gönülsüz gözlemcilikten, üslerini koalisyon saldırılarına açıp gruba karşı tam teşekküllü askeri saldırılar düzenlemeye geçiş yaptı ve eş zamanlı olarak da dört yıldan bu yana kuzey Irak’taki PKK’li Kürt ayrılıkçılara yönelik ilk hava bombardımanını gerçekleştirdi.
Bu ani dönüşün sebebi ne?
Aylardan beri Ankara, ABD öncülüğündeki koalisyona askeri açıdan dahil olmayı reddediyordu. Saldırıların aynı zamanda Başkan Beşar Esad’ın güçlerini de hedef alması konusunda ısrar ediyordu. Washington’un yanıtı, önceliğin IŞİD olduğu ve “Esad meselesine” daha sonra gelineceği idi.
Fakat Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulması şeklindeki ikinci şartı, bir miktar daha çekicilik kazanmış görünüyor.
Türk Dışişleri Bakanı, şimdi Türkiye sınırında IŞİD militanlarından temizlenmiş bir “güvenli bölge” oluşturulacağını ve bu bölgenin koalisyon uçaklarınca korunacağını söylüyor. Türkiye’nin harekete geçmesinde bu gelişme önemli bir rol oynamış gibi görünüyor.
Türk hükümeti uzun süredir IŞİD’e göz yummak ve daha da kötüsü, Esad rejimine karşı cihatçıları aktif şekilde desteklemekle suçlanıyor. Bu iddiaları daima reddetti.
Ancak geçtiğimiz hafta Türkiye’nin güneyindeki Suruç’ta 32 kişinin öldüğü ve Türkiye’nin IŞİD tarafından eğitilmiş bir militanı suçladığı intihar saldırısı yaşandı. Ardından IŞİD güçlerinin Türk sınır muhafızlarına ateş açtığı bir çatışma çıktı. Bu, Türkiye’nin sürece dahil olmasında son katalizör rolünü oynadı.
Karmaşık
Fakat Türkiye’nin stratejisi karmaşık. Türkiye, IŞİD’e yönelik saldırıların yanı sıra sayısız PKK mevkiini de bombalamış ve yüzlerce grup üyesini gözaltına almış durumda.
Bu da geçtiğimiz hafta PKK’nin, Suruç bombalaması ardından, “Türkiye’nin IŞİD ile işbirliğine yönelik” misilleme olarak Türk polislerini öldürmesi üzerine gerçekleşti. Washington’un PKK’ye yönelik saldırılara örtülü olarak göz yumması, Ankara’nın IŞİD’e karşı harekete geçmesinin karşılığı olabilir mi?
Eleştirmenler, Türkiye’nin cihatçıları vurmasının tek sebebinin, gerçek düşmanına, yani Kürtlere saldırmasının üstünü örtmek olduğuna inanıyorlar. Bu yoruma göre, Ankara’nın IŞİD’i vurma konusunda önceki gönülsüzlüğü, aslında IŞİD’le savaşan Kürtlere yardım etmek istememesindendi.
Ancak muhtemelen işin içinde bir iç siyasi hesap da var.
Haziran’daki genel seçimde, iktidardaki AK Parti, çoğunluğu yitirdi ve şu anda hükümet kurmak için koalisyon görüşmeleri yürütüyor. Görüşmelerin başarısız olması halinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’nin daha önce ondan kopmuş milliyetçi oyları geri kazanabileceğini umduğu yeni seçimler yapılacak. Erdoğan PKK’ye vurarak ve milliyetçilerin rahatsız olduğu barış sürecini muhtemelen sona erdirerek, bu hedefine ulaşabilir ve çok ihtiyaç duyduğu AKP çoğunluğunu yeniden elde edebilir.
Tehlike ise şu: Bu ikili saldırı, Türkiye’yi IŞİD’in saldırılarına daha açık hale getirecek ve Türkiye’nin Kürt azınlığı içinde, PKK’nin tırmandırması ile daha fazla şiddeti kışkırtacak.
PKK ile Türk devleti arasındaki 30 yıllık silahlı çatışmada 40.000 insan öldü. Türkiye 1990’ların eski kötü günlerine geri dönmeyi göze alamaz. Ancak geçmişin hayaletleri tekrar uyanabilir.
Bu, çok tehlikeli bir oyun.
Not: Bu yazıyı, dunyadanceviri.wordpress.com sitesinde Serap Güneş Türkçe’ye aktarmıştır.